Giderek daha da fazla belli etmeye başladı: Başbakan Tayyip Erdoğan kendisini evlâtlarını yanlış etkilerden korumakla görevli, onların üzerine titreyen bir baba gibi görüyor... O tür babalar gibi, yapılan yanlışı yüze vuruyor, düzeltilmesini istiyor, düzeltilmezse başa geleceği hatırlatmadan da edemiyor...
Öyle babaları bilirsiniz: Önce itirazları dinlemez, karşı görüşlere kulak vermez görünür, bir süre sonra gerçekler karşısında yelkenleri indirir ve elde ettiğiyle yetinir...
Tayyip Erdoğan da farklı davranmıyor: Israrla üzerinde durdukları arasından olabilecekler yerine geldiğinde onlarla yetiniyor; mümkün olmadığı ortaya çıkanların üzerine pek gitmiyor.
Son zamanlarda —herhalde 2014 takvimine bağlı olarak— benzer yol gösterici çıkışları sayıca arttığı için daha göze çarpmaya başladı; bu tür çıkışlarıyla çok karşılaştık Başbakan Erdoğan’ın... Gönlünde yatan ile soğuk gerçekler arasında kaldığında, siyaseten ne yapması gerekiyorsa onu yapmıştı geçmişte...
Çamlıca’ya görkemli bir cami yapılmasını istiyor Tayyip Bey... Eli kanlı kâtillerin idam edilmesinden yana... Televizyon dizilerinin tarihi gerçeklerden şaşmamasını arzuluyor... BDP’lilere iyi muhatap olamadıkları için kızıyor; dokunulmazlıklarına el atılabileceğini söylüyor... Çocukların dersanelerde dirsek çürütmesi yerine okullarda sağlanacak imkânlarla sınava hazırlanmasını daha doğru buluyor...
Yakın geçmişte de kürtajın bir tür ‘doğum kontrol’ yöntemi olarak kullanılmasına karşı çıkmıştı...
Kürtajla ilgili yasal durum değişti mi? İdam cezası geri getirildi mi? Hayır. Her iki konu da bir süre tartışıldıktan sonra rafa kaldırıldı. Başbakan Erdoğan’ın görüşlerini değiştirdiğini sanmıyorum; onların hayata geçirilmesi üzerinde ısrarın doğuracağı sıkıntıları fark ettiği için, konuların gündemden düşmesine müsaade etti sadece...
Sert babalar çocuklarının iyiliğini istedikleri için sert davranırlar; ister beğenin ister beğenmeyin, Tayyip Erdoğan’ın üslubu böyle... Babanın sert olduğu ailelerde esas önemli olan çocukların tavrıdır... Babayı yumuşatan, yanlış saydığının doğru olduğunu hatırlatan, çağla birlikte değişen şartlara dikkat çeken...
Aile içi ilişki benzetmesini sosyal/siyasi alana taşıdığımızda sorunun nerede yattığı anlaşılıyor: Muhataplarda... Tayyip Erdoğan doğru olduğuna inandığı konularda görüş serdettiğinde hemen karşısına dikilenler ile her istediğine veya her itiraz ettiğine derhal topuk vuranlar yanlışa düşüyorlar.
İnançlı bir insan olarak Tayyip Erdoğan İstanbul’un en güzide yerlerinin birinde dönemini hatırlatacak görkemli bir cami inşa edilmesini istiyor; bunda ayıplanacak bir yön yok. Peki inançlı bir insan, inşa edilecek eserin bir camiler şehri olan İstanbul’da gelecek nesiller tarafından kendisinin küçümsenmesine yol açacak bir ucube olmasını ister mi? Elbette istemez. Ancak “Çamlıca’ya cami” dediğinde hemen karşısına dikilenler yüzünden sanki istermiş gibi görünüyor...
‘Muhteşem Süleyman’ dizisi için de durum farklı değil. Yayıncı kuruluş “Başbakan beğenmedi” diye diziyi hemen sona erdirirse yanlış yapar; yapılması gereken, diziyi yayından kaldırmak veya bitirmek yerine, eleştirilerde haklı bir yön varsa onun üzerinde durmaktır.
Çocuklar ne zaman büyür? Babaları karşısında haklı çıktıkça...