İran’da Ahmedinecat gitti, Ruhani geldi... Yeni Cumhurbaşkanı üslubunu yumuşattı, yeni yollar deneyebileceği izlenimi verdi ve durum dünyada heyecan yarattı... Ahmedinecat’ı özleyen yok. Türkiye de Ahmedinecat’ı ya da üslubunu özlemiyor. Ruhani’nin yapıcı mesajları ise teşvik ediliyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran Cuhurbaşkanı Ruhani ile önceki gün ilk kez bir araya geldi. Ruhani ile ABD Başkanı Obama aynı binada olurlar mı, tesadüf koridorda karşılaşırlar mı, elleri birbirine değer mi diye tartışma sürerken, Türk ve İran liderleri, son birkaç yüzyıldır yaptıkları gibi, oturup konuştular.
Türkiye İran’daki üslup değişikliğini olumlu karşılıyor... Ruhani’nin iyi bir rüzgar yakaladığını, yeni bir dönem başlattığını ve bu anlayışın sürmesi halinde uluslarası alanda İran lehine hava oluşacağını düşünüyor. Bu görüşler Cumhurbaşkanı Gül tarafından Ruhani’ye iletildi.
İran’ın dış dünya ile diyaloğunun başlaması konusunda Türkiye’nin bir sorunu yok. Tam aksine Türkiye, süreci destekliyor. Ayrıca Türkiye bu yeni anlayışa sahip İran ile Suriye konusunda işbirliği yolları öneriyor. İran’ın taraf olduğu iki ana sorun var. Biri nükleer program, diğeri Suriye. Nükleer konuda İran’ın öncelikle ABD ile anlaşması gerekiyor. Ve bu süreç başlarsa, genel yumuşama olursa, paralel olarak Suriye konusunda ilerleme mümkün olabilir. Gül-Ruhani görüşmesinde zaten nükleer konu ele alınmadı, daha çok Suriye konuşuldu. Acil çözüm isteyen, artık tükenmekte olan, yok olan Suriye.
Cumhurbaşkanı Gül, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, Suriye konusunda -komşu ülkelerin de katıldığı acil çözüm- önerisinde bulunmuştu. Gül, Ruhani’ye -bölge sorunlarını bölge ülkelerinin sahiplenmesi- vurgusu da yaptı. Suriye konusunda bölge ülkelerinden çok dışarıdakilerin sesi çıkıyor...
Aslında Türkiye iki yıl önce Suriye konusunda İran, Suudi Arabistan, Mısır’ı bir araya getirip çözüm süreci başlatmak istemişti. O çaba, Suudi-Mısır çekişmesiyle rayından çıktı. Şimdi Gül, Ruhani’ye -bölgenin iki önemli ülkesi olarak yapıcı işbirliği- öneriyor. Bu da, eğer başlarsa Suriye diplomasi sürecine İran’ın katılması demek. Cumhurbaşkanı Gül, İran dışlanarak Suriye’de çözüm olmayacağını söylüyor. Bu mesaj Tahran’da da yankı yaptı. İran, Cenevre 2 diye anılan büyük Suriye konferansına katılmak istiyor. Gerçi böyle bir konferans olur mu, olmaz mı, o tartışmalı... Ancak sürece İran katılımını ABD engelliyordu. Şimdi ABD-İran yumuşaması, Cenevre’ye de yansıyabilir.
Öte yanda bütün bu sürecin başarısı kesin değil. Ruhani’nin yapıcı mesajlarını icraata dönüştürme gücü var mı, bilinmiyor. İran’da iç siyaset çok kutuplu... Bu mesajlar gerçek bir dönüşüm mü, yoksa başarılı bir PR hareketi mi, o da belirsiz... Ruhani nükleer konuda öncelikli süreç başlatıp sonra diğer konulara girmek istiyor. Nükleerde olay -atom bombası yapma/yapmama- noktasında bitiyor. ABD hemen -yapmama- taahhüdü istiyor, ama İran bu kartı hemen bırakmak istemeyecektir. Nükleer, kolay çözülür bir sorun değil. İran, karşısında yalnızca ABD’yi değil, ABD artı İsrail’i görüyor. İran ABD ile büyük pazarlığa girer mi? Yani nükleer çözüm, diplomatik tanınma ve yaptırımların kalkması için çok kapsamlı pazarlık yapar mı? Bu da cevapsız. Öyle bir pazarlık -Büyük Ortadoğu Pazarlığına- da gidebilir, ama tarafların siyasi güçleri buna el vermez. Bu pazarlığın yapılacağı çarşı fazla kalabalık.
Ve Suriye... İran bütün Suriye’yi mi, tek Beşar’ı mı, yoksa Şii nüfusu mu destekliyor? Ya da Suriye, İran için yalnızca Akdeniz’e ve Lübnan’ın Şii bölgelerine çıkış yolu mu?
İran’ın, yıllardır sürdürdüğü ve çoğu kemikleşmiş pozisyondan sıyrılıp bambaşka bir noktaya gelmesi ihtimali sıfıra yakındır. Nükleer kartından da hemen ve karşılıksız vazgeçmesi beklenemez. Her adım için karşı adım, hatta 1.5 adım isteyecektir. Suriye’deki mevcut durumun İran’ı pek rahatsız ettiği de söylenemez... Türkiye’nin İran’a -yapıcı işbirliği- çağrısı iyi niyetli bir çağrıdır. Türkiye de bu konuda hayale kapılmıyor. Yaklaşım şu: Olursa iyidir, olmazsa da şaşırmayız... İran’ın ise hangi hesapla ne yapacağını kestirmek zor. İran asıl ABD ile oynamak ve kazanmak istiyor... Ama İran satranç mı yoksa tavla mı oynayacak? Satranç, uzun bir oyundur. Tavla ise daha kısa sürer. Hele altı-yedi kapıda iseniz.
twitter.com/selimatalayny