Aziz Tan, ‘Halkımızın dini duygularını ve yoksulluğunu istismar ederek yoksul ailelerin çocuklarına eğitim imkânı sunma adı altında ajanlaştırma ve Türkleştirme faaliyetleri yürütmektedir’ iddiası ile PKK’nın silahlı kanadı HPG tarafından öldürülür. Sahur vaktinde sabah ezanını okumak için evinden çıktıktan sonra ara sokakta arkasından 6 el sıkılan kurşunun yanında kesin sonuç almak için yakından başına sıkılan iki el mermi ile vurulur. PKK’nın internet sitesinde ölümünden önce isminin tehdit edilenler arasında olmasına rağmen görevinden geri durmayan bir imam ve edilen tehditlere karşılık göz göre göre gelen bir ölüm . (24 Ağustos 2010)
8 Eylül 2010 Çarşamba. Aziz Tan’ın ölümünden iki hafta sonra yine bir sahur zamanı evinin önünde uğradığı saldırı sonucunda Şırnak İdil’de öldürülen Emin Hezer Adıbelli. 16 Mayıs 2012, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde konuşacaklarımız var diye evinden bir gece dışarı çağrıldıktan sonra köyün elli metre dışında öldürülen Mehmet Uzun, meslektaşları Aziz Tan ve E.M Adıbelli ile aynı kaderi paylaşır.
Bir yıl sonra 02.07.2013 tarihli Milliyet gazetesinin bir haberi; ‘Örgüt yandaşları bu defa Şehit İmam Aziz Tan’ın evini ateşe verdi’. Anlaşılan Şehit İmam Aziz Tan’dan sağlığındayken rahatsız olanlar, ölümünden sonra da rahatsızlıkları devam etmiş olsa gerek ki, kadın ve gençlerin eğitimi için vakfedilen şehit imamın evini ateşe verirler.
Hatice Börü. 6-7 Ekim olaylarında insanlık dışı bir şekilde öldürülen Yasin Börü’nün annesi. Umre’de açarak ellerini havaya ‘Ya Resulullah! Sen onları ümmetin sayma, kim Yasin’in katline sebep olmuşsa, bedenine kim dokunmuşsa onlara ümmetim deme, çünkü onlar ümmet değil, Yasin de Müslüman bir gençti. O katledilmeyi hak edecek ne yaptı ki? Onları şikâyet ettim ve geldim’ diyerek acısının bir nevi tarifini dile getirir. Aslında Selahaddin Demirtaş’tan bir özür açıklaması bekler ve cezasını çekmesini ister.
İmam Aziz Tan, Mehmet Uzun ve M. E Adıbelli’nin ölümlerini gören CNN Türk ve Doğan Medya, Yasin’in annesinin anneler gününde ‘Demirtaş’ı affetmeyeceğim’ açıklamalarını görmekten imtina eder. O esnada malum medya ‘Yakışıklı, Karizmatik ve 42 yaşında, O hem eş hem baba... İşte evdeki Selahattin Demirtaş’ haberlerinin alt yapısını hazırlamakla meşguldür.
Sahur sonrası imam öldürmekten imtina etmeyen bir zihniyetin temsilcisinin Yasin’in ölümüne sebep olan olaylardan sonra boncuk boncuk terlemesi özür anlamına gelmese de, Diyanet İşleri Başkanı’na tahsis edilen arabadan sonra ‘Sırat köprüsü Mercedes ile geçilmiyor’açıklamaları, sırat köprüsünü kendisinin nasıl geçeceği sorusunu akla getirir? Bir zamanlar Ahmet Kaya’yı linç eden medyanın Demirtaş’ın ‘HDP barajı aşarsa AKP dağılır’ sözlerini heyecan içinde manşetlere taşıması, yurt dışında ölen bir sanatçıdan dolaylı olarak özür dileme anlamına mı gelir? Bilinmiyor (!)
Ve 26 Mayıs 2015’te Diyanet İşleri Başkanlığı bizzat Başkan Mehmet Görmez’in ağzından AMATEM’de tedavisinin son aşamasına gelen 40 genci umreye götüreceğini, bu durumun 81 ili kapsayacak şekilde geliştirileceğini açıklar. Demirtaş’ın seçim vaatleri ile kapatılmak istenen bir kurum bir zamanlar görevlileri olan ve gençlerin kötü alışkanlıklardan korunması için çalışan şehit imamların yapmak istediğini ilerleterek hayata geçirir. Paralel yapının tehdidi ile beraber Balkanlar ve Afrika’daki derin odaklardan taciz mesajları alan bir kurumun başkanına zırhlı bir Mercedes çok olsa da (!) Diyanetin yaptıkları ile kimleri rahatsız ettiği anlaşılır. Böylece taşlar yerine oturur.