Coğrafi işaretini alan Taşköprü sarımsağı, bölgesini hızla fetheden Çin sarımsağı karşısında yükselişe geçiyor. Kastamonu’nun mücevheri olan bölgede artık resmen sarımsak savaşı var!
Sarımsak var, kokusu elinize aldığınız anda yayılan; sarımsak var hiç oralı olmayan. Çin sarımsağı ikincisinden... Ezersin, doğrarsın, diş diş cacığın içine atarsın bana mısın demez! Ne zaman geldi, ne zaman üretimi başladı ve hangi ara tüketicilerin vazgeçilmezi oldu bilmiyorum. Bildiğim tek şey, o kocaman, bembeyaz artistik dişlerin rahiyasının zayıflığı. Taşköprü’deydik geçen hafta. Ziyaret amacımız, bölge sarımsağını yakından görmek, hasadına tanık olmak, kokusunu içimize çekmek ve elbette aldığı coğrafi işareti kutlamaktı. Kokusunu, tadını sevmeyene saygım var; illaki burnuna dayamam ama bir yemek yazarı olarak sarımsaksız mutfak düşünemem. Elbette malzemenin rahiyası ne kadar yoğunsa biz aşçılar için o derece makbul. Emin olun, Taşköprü sarımsağından iki diş yeter...
TOHUM TOPRAĞINA AŞKLA BAĞLIDIR
Tohum hepimizin tohumu; yeri yabancı. Sonuçta hepsi dünyalı. Mesele tohumların ait olduğu bölgelerde kalabilmesi. Çünkü tohum bölgesinin havasını suyunu sever, toprağına aşkla bağlıdır. Aslında sorun büyük ve bir tek sarımsakla sınırlı değil. Ülkenin çeşitli bölgelerinde dert hep aynı: Çiftçi geçimini sağlayabilmek için asırlık yerli tohumlardan yavaş yavaş vazgeçiyor. Kısa vadede yüz güldüren, uzun vadede toprağı öldüren yabancı hatta hibrit tohumlara tarlasını açıyor. Tıpkı Taşköprü halkının tarlasını Çin sarımsağına emanet etmesi gibi... Çiftçi haklı. Detayla çok uğraşmıyor, ayakta durma derdinde. Resmi kurumların ya da büyük markaların desteği bu noktada çok ama çok önemli. Metro Toptancı Market ise bölgesel tatların kaybolmaması için kolları sıvamış. Taşköprü birinci durakları. Uzun soluklu bir mücadeleyi bölgenin en büyük markalarından Reis Gıda ile işbirliği yaparak sağlamışlar. Metro için yol uzun... Sırada Finike portakalı, Ortaca limonu, Siyez bulguru ve Zile pekmezi var. Taşköprü sarımsağı ise Çin sarımsağı ile savaşa yeni başlıyor ama yolu açık.
Ülkenin dörtte birinin sarımsak ihtiyacının karşılandığı, 4 binden fazla ailenin geçim kaynağı olan bu bölgede sarımsak tarımının hacmini anlayabilmek için perşembe günleri kurulan ‘sarımsak pazarı’nı görmek gerek; uçsuz bucaksız. Sarımsak deryası neymiş orada gördüm. Müthiş etkileyici, mutluluk verici. Yolun açık olsun Taşköprü sarımsağı.
BENİM İÇİN PASTIRMANIN ADRESİ KASTAMONU
Kastamonu sempatik bir şehir, insanları içten ve güzel. Şehrin ortasından geçen su kanalı estetik.
Kuzeyi yeşil, batısı bozkır.
Uçakla bir saat 10 dakikada Kastamonu’daydık ama bölgenin şehirlerarası yolları çok keyifli. Otomobil seyahatini sevenler için, şehir, Orta Karadeniz’de keyifli bir durak olabilir.
Yemek kültürü etle sınırlı ve maalesef iyi pişirdiklerini söyleyemem. En iyi restoranlarında bile lezzet vasatın altında.
Ne Kayseri ne Adana... Bundan sonra benim için pastırmanın adresi Kastamonu! Tek kelimeyle müthiş.
Etli ve otlu ekmek isimini verdikleri ince lavaşlarının hamuru çok lezzetli. Susamsız simitleri ise harika.
Bölgede tarhana yaş olarak yapılıyor, kavanozlarda satılan macun
formundaki tarhanaları denemek için sabırsızlanıyorum!
Taşköprü sarımsak ekiyor ama onu yemeklerde kullanmak konusunda sınıfta kalıyor. Sarımsaklı özel bir lezzet aramayın, bulamazsınız.
Gezide en ilgimi çeken kişi Mustafa Afacanlı oldu. Kendisi arkeolog ama organik sarımsak yetiştiriyor. Bölgenin en özel ürünlerini de Paflogonya isimli dükkanında satıyor. İnternetten sipariş vermek isteyenler not alsın, ürünlerine bayılacaksınız: www.deymen.com
Bölgede Siyez bulguru ve Tosya pirinci en önemli ürünlerden. Tamamen unuttuğum, çocukluğumun kırmızı kılçık pirincininin hala yetiştiğini görmek ise harika!