Taş, kağıt makas oyununu bilirsiniz. Taş makası kırar, makas kağıdı keser, kağıt da taşı sarmalar. Bir kez oyandığınızda kabul edilebilir ancak devamlılık arz ettiğinde bu oyun, artık bir intikam ve hırsa dönüşebilir. Sanırım,bu hafta demokratikleşme paketinin açıklanmasının akabinde bunun hırsa dönüşmüş halini bir kez daha yaşadık. Déjà vu. Karşısındakinin seçimini bilemeyip, hep aynı hareketi yapanlar için bu paket bir bakıma hırsın daha da artması demek anlamına geliyor. Yine o bildik teraneler... 2002 öncesi o güzelim yıllarını özleyenler için bu oyun daha çok kayıplara dönüşecek, taş diyecekler için kağıt, makas diyecekler için taş, kağıt diyecekler için makas gelecek. Ancak, durum şu ki, muhalefet ve benzerlerinin karşılarında enikonu ‘ne yapacağı kestirelemez’ bir profil yok, gayet ‘doğal’, olması gerekeni yapan bir profil var; sorun da şu ki buna rağmen hırslarından bir şey kaybetmiyorlar ve zamanın eşliğinde onlara kayıp ettirmeye devam edecek. Zira, hırs kör, sağır ve dilsiz kılar. Zira, onlar kaybettikçe millet kazanacak gibi duruyor. İster tümdengelin, ister tümevarın kazanan bu şekilde devam edecek. Filmlerde FBI filanın profil uzmanları vardır, suçlunun profillerini çıkarmak bu zekaların ürünüdür. Benim önerim,Türkiye politiğinde yapılan herşeyi darmadağın etmeye çalışan bu seri vakaların failleri için onlardan birkaçını çağıralım, eminim bolca malzeme çıkacaktır.
Bazı şeylere karşıyım.
‘Efendi ve eleman’ laflarına karşıyım. Rating mi? Efendilerin ve elemanlarının işi mi bu söylemler? Aslında bazı şeyler o kadar net ki...
Ağlamak ve Gönül Dağı’nın tahtı
Bir sabah uyanmışsın, daha demokratik bir ülkede yaşıyorsun. İlk değil, son da olmayacak bu şekilde uyanmaklar. Taha Bey yazdı geçenlerde, ben de severim Gregor Samsa’yı, belki de gerçekten her sabah bu şekilde dönüşümlü uyanışlar da vardır bazılarında. Kimbilir onlar için bu kaçıncı metamorfoz. Neyse, demokratikleşme paketi konusunda insanlar, çıkarlarıyla paralel bir şekilde düşünce geliştirme, yorum yapma egsersizlerinde yoğunlaşıp dursun, ben seçimde seçmenin oy verme davranışını etkileyen iki önemli olay üzerinde durayım istiyorum. Burası daha önemli sanki. Madem taş kağıt makas oynuyoruz... Başbakan’ın Esma için gözyaşlarını tutamayıp milyonların gözü önünde ağlaması ve Kırşehir’de yapılan Neşet Ertaş’ı anma programında ünlü sanatçılarla Gönül Dağı türküsünü birlikte söylemesi. Yukarıda bahsettiğim doğallığın iki bariz argümanı. Bunlar bize Başbakan’ın bu doğal yapısının evrensel boyutlarda lider olduğunu gösteren delillerden sadece iki tanesi. Biraz olay yeri incelemesi, vaka analizi ve profil değerlendirmesi yaparsak sonuç açık. Dosya kapandı. Ha, bu tespitin yarı yarıya doğru olduğu yorumunu yapanlar da olabilir. Ağlamanın evrensel, Gönül Dağı’nın ulusal/bölgesel olduğu noktasında. Burada ayrı gibi görünen ama aslında aynı kodları barındıran iki olayı mercek altına yatırmak istemiyorum. Liderliğin, evrensel boyutlardaki karakteristik özelliklerini yansıtan iki örneğe dikkat çekmek istiyorum. Lider dediğin insani duygulara sahip olmalı. Hem de halkın ortalama duygu düzeyinin en az bir gömlek üstünde. Burada alışık sistem gömleğin fiyatını soracaktır. Taşa kağıt gelsin o halde. Bu duygusal üstünlüğü Başbakan’da net olarak görmek mümkün. Ne sürekli gözyaşlarıyla hemhal sulu göz ne de taş gibi bir kalp. Duyguları ve aklı, hislerini kontrol edebiliyor. Hem de üstün vasıflara sahip evrensel bir lider gibi. Yıllardan bu yana insanların gönlünde kurduğu aşılmaz dağları aştı Başbakan. İletişim kurdu. Şimdi Gönül Dağı da Başbakan’la birlikte. Halkla birlikte aynı şeyi sevme, ortak beğeni, ortak duygu. Ancak, bir yönüyle bir şeye karşıyım. Recep Tayyip Erdoğan ‘O Bir Dünya Lideri ‘ sloganına. Sloganla, propagandayla, reklamla oluşturulan kimliklerin ömrü temmuzda güneşe serilen sentetik çamaşırın kuruma süresi kadardır. Doğala sentetiklik bulaştırılırsa doğal gelişim zarar görür. Burada anlaşılmayacak bir şey yok, dünya lideri olunması başka, bunu söyleyenlerin bu ‘slogan’ın altını nasıl doldurduğu başka.