Ayhan Bilgen’i hayretle dinliyorum. Bu nasıl bir metamorfoz? Seçim güvenliği ve sandıkların birleştirmesi hadisesini yorumlarken seçimi boykot etmekten ve iç savaş çıkaracaklarından bahsetmiş. Bir dil oyunu gibi; eğer seçim güvenliği için önlem alınırsa, boykotu ve iç savaşı tartışabiliriz demiş. Çocuk oyuncağı mı bu, iç savaş... Tartışınca hafifler mi savaş tehdidiniz? Ayrıca tartışmıyorsunuz zaten, yürüttüğünüz gayet açık şekliyle iç savaş...
7 haziran seçimlerinden sonra 80 milletvekili ve 103 belediye kazanmış bir partinin hala iç savaş’tan bahsetmesi, belediyelerinin mahallelere hendek açarak bombalı tuzaklarla halka kan kusturması, vekillerinin terör örgütüne silah ve mühimmat sağlarken suçüstü yakalanması hadiseleri nedir allahaşkına... Tartışma mıdır bu? Hayır. Düpedüz iç savaştır zaten.
Peki açıkça bir savaşın tarafı olan HDP’ye ne demeli? Hala, bir siyasi partidir denebilir mi HDP’ye? Hem anayasa ve yasalara göre kurulmuş bir parti olduğunu söyleyeceksin hem de aynı devlete ve halka silah dayayacaksın...
Okullara kadar indi şerli pusular. İlkin boykot çağrısı yapıldı, ama halk bu boykot davetine kulak asmayınca, Van’da ve Diyarbakır’da iki ilköğretim okuluna, yine Van Tuşba’daki Ahmed-i Hani Anadolu Lisesine bombalar atıldı. Ahmed-i Hani isminden de mi utanmadı caniler? Kürtçe dil ve edebiyatı denince, tasavvuf literatüründen bahsedilince hürmetle işaret ettiğimiz şaheserleri ortaya koymuş bu büyük isim üzerindeki yaklaşık 100 yıllık yasak en sonunda kalktı diye sevinirken... Siz o kurşunu, aslında Ahmed-i Hani’ye de sıkmış olmuyor musunuz?
Geçen gün de Muş’ta yedi okula birden saldırdınız... Kürt çocuklarını öldürerek mi kuracaksınız Kürt kimliğini...
***
Ayhan Bilgen’in ‘’iç savaşı tartışırız’’ paravanı altında aslında iki önemli dinamik var, ilki 7 Haziran sonrasında HDP ardındaki %13lük halk desteğinin tuzla buz olduğunu farkında... Ama öyleydi ama böyleydi demeden yazalım kenara şu %13’ü. Zira bu oyların bir kısmı silah tehdidiyle aparılmıştı, kahir ekseriyetiyse silahların susup siyaset günlerinin başlayacağı umuduyla verilmişti HDP’ye, bir kısmı da ‘’aman AKP gelmesin de’’ hezeyanının gözkararmasıydı... HDP, işte tüm bu kozlarını da kaybettiğinin farkında. Çok güçlü olduklarını zannettikleri Diyarbakır’da bile miting çağrılarına kulak asmayan halk, onları tıpkı Cizre yürüyüşüne çağrılarının karşılıksız kalmasında olduğu gibi terk etti, yalnız bıraktı... Ayhan Bilgen’in ‘’iç savaş’’ tehdidinin altında halk desteğini yitirmiş, çırılçıplak kalmış bir terör gerçeği saklı...
‘’İç Savaş’’ tehdidinin altındaki diğer dinamikse; yalancılık’tır... Çözüm Süreci’nden bu yana HDP/PKK girişiminin asıl imha çabası, ‘’gerçek’’ aleyhinedir. Gerçeğe karşı açılmış bir savaşımın içinden geçiyoruz. 6/7 Ekim olaylarında 52 kişiyi öldürdü örgüt. Cizre’den, Ceylanpınar’dan, Dargeçit’ten, Nusaybin’den illa bir Kobane çıkartacağız iştahıyla masum halkı kan deryasına boğdu. Bazen uykudaki adamları vurdular ense kökünden, ambulansları çevirip hastaları, şoförleri vurdular. Doktorlara, hemşirelere kıydılar... Sonra da yerlerden izmarit ve muşamba toplayan güya masum bir çevre örgütüymüş gibi pozlar verdiler. Bir saz çal, bir çiçek topla ile germeye kalkıştıkları o iğreti ‘ ’yalan perdesi’’ artık yırtıldı...
Hayır... Tartışmıyorsunuz. Siz hunharca katlettiğiniz dokuz yaşındaki Elif’in cansız bedenini bile yürüttüğünüz yalan mekanizmasında kullanma telaşındasınız.
Ve asıl soru şu: Bu yaptıklarınızın, Kürt Siyasetine nasıl bir olumlu katkısı olabilir?
***
Boykot ve iç savaş tehditlerinin dış müdahaleye göz kırpan haline dikkat etmek gerekiyor. Her ne kadar Altan Tan, boykota gitmeyeceklerini deklare ettiyse de HDP’nin ‘’söz’’e dair kritersizliği ortadadır.