Meğer ülkemizde çocuk doğuran her iki kadından birine ‘sezaryen’ yöntemi uygulanıyormuş; bu da Türkiye’yi bu yöntemle doğum konusunda ilk sıraya yerleştirmekteymiş... Kürtaj olan kadınların sayısı da bizde dünya ortalamasının çok üstündeymiş...
Bunu nereden öğrendik? Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Kürtaj cinayettir” ile başlayıp “Sezaryen de cinayettir” cümlesiyle devam eden açıklamalarından... Konunun sahibi olan bakan bile, elindeki verileri basınla paylaşmaya Başbakan Erdoğan’ın çıkışından sonra başladı.
Neredeyse bir haftadır, tartışma, bu yüzden, Tayyip Erdoğan ekseninde sürdürülüyor... Birkaç kadın örgütü konunun özüne dönük de eleştiri yapıyor, ama açın gazetelere bakın, Başbakan Erdoğan’ın tartışmayı başlatmayla ne yapmak istediği üzerinde duruluyor daha çok...
Hükümet ise her iki konunda yasal düzenleme çalışmalarını başlattı bile...
Kusura bakılmasın, ama bu durum bana biraz tuhaf geliyor.
Hemen her aileyi ve kesinlikle her kadını yakından ilgilendiren bir
konu bu ve çözüm yasayla aranacaksa o noktaya varana kadar iyice tartışılması gerekiyor. Oysa konu ilk elde başbakan düzeyinde ele alınınca tartışmanın anlamı kalmıyor. Önce enine boyuna tartışılmalı, kamuoyu iyice ikna olduktan sonra konu yeni bir yasal çerçeveye kavuşturulmalıydı.
Dün gibi hatırlıyorum: Kürtaj ile ilgili bugün uygulanan yasal çerçeve, 1983 yılında, yerini sivil yönetime bırakmaya hazırlanan askerler tarafından belirlenmiş, konuyla ilgili tartışmaya imkân verilmeden yasalaştırılmıştı.
Şimdi de aynı şey olacağa benziyor. Bir yönüyle, 1983’te tartışılmadan geçirilmiş bir düzenlemenin doğru olup olmadığını gecikmeli olarak gündeme taşıdığımız bile söylenebilir.
Tersi niye olamıyor? Yani şöyle: Konunun sahibi olan aileden sorumlu bakan, dünyadaki durumla ilgili verileri kamuoyuyla paylaşarak ülkemizdeki yanlışlığa dikkat çekebilirdi. Kadın-erkek tartışmacıların kürtaj ve sezaryen uygulamaları konusundaki görüşlerini öğrenmek ilginç olabilirdi. Siyaset de, canlı bir ortamda yürütülen tartışmayı izleyip sonunda yasaya dönüşecek kararını verirdi; tabii verilecek bir karar olduğuna inanıldığı taktirde...
Hani bu konunun pattadanak ele alınmasına sebep olarak Uludere’de sıkışmış hükümetin gündem değiştirmek istemesi gösteriliyor ya, konunun yaygın biçimde tartışılmasıyla gündem şimdi olandan çok daha çarpıcı biçimde değişebilirdi.
Meselenin gündemi değiştirmekle ilgisi olmadığı konunun tartışma gündemine sokulması biçiminden de belli.
Doktorların doğal doğum yerine kolaylarına geldiği için sezaryen yöntemini yeğlediği doğru olabilir mi? Rakamlara bakılırsa doktorlarımızda böyle bir eğilimin varlığı seziliyor. Oysa yöntemin hangi şartlarda tercih edileceğinin bilimsel ölçütleri var.
Kürtajın bir tür doğum kontrol yöntemine dönüştüğüne kuşku duymamız için de bir sebep yok; rakamlar ortada. Bu durumu tersine çevirmek için çaba göstermek de gerekiyor.
Sezaryen ve kürtaj sorunlu iki konu ülkemizde; bir şeyler yapılmasını gerektiren iki konu... Ancak tartışma biçimine tersten sokulması, doğru dürüst tartışılmadan -sanki yalnız Başbakan Erdoğan’ın kişisel tercihiymiş gibi- gündeme sokulması her iki konunun da özüne inmeyi zorlaştırıyor.
Ne zaman normalleşeceğiz biz?