İyimser olmak için çok sebep var. Çözüm sürecinin yeni bir safhaya girmesi beni böyle düşünmeye sevk ediyor. İyi düşünürsek iyimser tarafımızı öne çıkaracak başka konular da bulabiliriz. İşte önümüzde demokrasimize yeni bir canlılık kazandırabilecek bir seçim var. Bunun da kıymetini bilmek gerekiyor.
İşi başka bir zaviyeden ele almak da mümkün. Mümkün, zira Türkiye küçük tatminlerin ötesine geçmek zorunda. Mesela yukarda söylediğimiz serbest seçimler Türkiye için artık bir övünme konusu olmaktan çıkmalı.
Belki bunlardan daha önemli bir başka husus var. Türkiye bütün toplum kesimleriyle dövüşen değil tartışan bir karaktere bürünmenin ehemmiyetini fark etmeli. Bizim Avrupa’da Türkiye’yi savunurken en önemli dayanağımızı ülkemizin tartışan bir ülke olmak için attığı adımlar teşkil ediyor. Bu hususun zedelenmemesine özen göstersek iyi olmaz mı?
Biliyorsunuz çözüm süreci için bir adım daha atıldı. Bu adımda Ak Parti hükümetinin açık iradesi var. Buna rağmen HDP Eş Genel Başkanı Ak Partiyi samimi olmamakla itham ediyor. Bu olacak iş değil. O zaman adama sormazlar mı, “niçin milletvekillerini Ak Parti Hükümeti ile görüşmeler yapmaya yolluyorsun” diye… Bu tutum, bir konuyu tartışmak ve doğruyu bulmak için gösterilen gayretten ziyade dövüş arzusunu ortaya koyuyor. Oysa çözüm süreci gibi önemli bir konuyu yapıcı bir tutumla ele almak gerekmez mi?
TBMM’de devam eden İç Güvenlik Kanun Tasarısının görüşmeleri de bir kavga ortamı içinde devam ediyor. Sükûneti sağlamak ve sıhhatli bir görüşme vasatı yaratmak hem iktidarın hem muhalefetin görevi. Fakat karşılıklı inatlaşma buna mani oluyor. Bir görüşme stratejisine ve zaman yönetimi anlayışına sahip olmayan Ak Parti Grup Yönetimi de, iç tüzüğün verdiği hakları suiistimal eden muhalefet de sorunlu.
Faiz meselesi de maalesef Türkiye’de sıhhatli bir biçimde tartışılamıyor ve sanki bir kavga ortamında herkes sadece arzu ettiği neticeyi söylüyor. Oysa Cumhurbaşkanımızın niçin faiz indiriminde ısrar ettiği de Merkez Bankasının faiz indirimini niçin belli bir oranda tuttuğu da daha iyi tartışılabilir ve anlatılabilirdi.Faiz, enflasyon, dolar üçlüsünün baskısını alt edecek bir anlayışa ve arayışa ne çok muhtacız…Bu doğrultuda adımlar atmak varken faizin bir ya da yarım puan indirilmesi önemli değildir. Açıktır ki esas mesele faiz indirimi değil, faizsiz bir düzenin nasıl sağlanacağıdır. Bu konuda İzmir Akevler Kooperatifi’nde önemli bir birikim var. Bunu geliştirmek ve uygulamak için yollar aramak faizin birkaç puan indirilmesinin çok daha ötesinde bir öneme sahip olmalı.
Üniversitelerimiz de tartışmak yerine dövüşü mü tercih edecekler acaba yine? Bu oyunları geçmişte gördük, şimdi tuzaklara tutulmamanın zamanı… Ege Üniversitesindeki havanın hepimizi kaygılandırması gerekiyor. Üniversiteleri sağlıklı tartışmanın merkezi yapamadığımız için toplum olarak her birimizin kabahatli olduğunu düşünüyorum ben…
Bir aymazlığımız da yeni anayasa çekişmeleri içinde cereyan ediyor. Yeni anayasa ihtiyacını bir tarafa bırakıp bütünüyle başkanlık sistemine odaklanmak yanlış bir seçim stratejisidir. Bakıyorum Başkanlık sisteminin mekanizmalarını konuşan hiç yok. Parlamenter sistemin iyi çalışmayan mekanizmaları yerine Başkanlık sisteminin hangi mekanizmalarının önerilebileceğini tartışmak gerekmez mi? Parlamenter sistemi hakkıyla uygulayabildik mi acaba? Bir sistemi bilmeden savunmak yerine üzerinde biraz tartışıp düşünerek avantaj ve dezavantajlarını ele almak daha sağlıklı bir yol olsa gerek. Günlük değil kalıcı sistemlere ihtiyacımız olduğunu bir an bile akıldan çıkarmamalıyız.
Üzüntü verici noktalardan biri medyanın diğeri üniversitelerin içinde bulunduğu durum. Medya, bir fikrin ya tam karşısında ya tam yanında duruyor ve herhangi bir tartışma zeminine imkân vermiyor. Üniversitelerimiz ise sanki bu tartışma konuları kendilerini hiç ilgilendirmiyorcasına sessiz kalmaya devam ediyor. Bu sağlıklı bir duruma işaret etmiyor. Akademi dünyası Türkiye siyasetinin önünü açıcı ve yol gösterici fonksiyonunu yerine getiremezse basit politik oyunların enstrümanı olmaktan kurtulamaz.
Oturup konuşmaya ve tartışmaya gerek görmeyenlerin yarın dövüşmeye ve çekişmeye mecbur kalmalarından korkarım.