Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan tarımın yapısının değiştirilmeye başlandığı haberini okuyorum. Bu konudaki görüşlerimi yazmak istedim. 1990’larda bu konuda bir model hazırladım ve bir siyasi kuruma verdikten sonra kamuoyuna yansıttım ve giderek daha kısa özetler sundum.
Tarım sektörünün en önemli sorunu toprak mülkiyetinin miras yoluyla dağıtılması ve üretimin küçük işletmeler tarafından yapılmasıydı. Kullanılan teknolojinin geriliğinin sebebi de buydu ve küçük işletmelerin sınırlı geliri ve köylülerin alışkanlıklarını sürdürmesi üretimi sınırlı tutuyordu. Bu konudaki modelim şuydu: Tarım işletmelerini kişisel mülkiyetin belirlemesi sektörün gelişmesini engelliyordu. Bu sektörde özel bir yasa ile anonim şirketlere benzer bir yapı oluşturulmalıydı ve böylece mülkiyet satışla ve mirasla değişirken işletme küçülmemeliydi.
***
Şöyle bir model önerdim; Tarım Bakanlığı bir bölgede uygun gördüğü alanda bir işletme kurmayı planlar ve bunu toprak sahiplerine sunar. Toprakları bütünleşirken bir bütünün yani anonim şirket benzeri içinde yer alırlar ve paylarını da arazilerinin değeri belirler. Bu değer, modeli uygulayan devlet kurumu tarafından belirlenir. Bu duruma göre, arazi sahibinin seçenekleri vardır mesela, bunlardan birisinde arazi sahibi, işletmeye girmeyip eski halini devam ettirmek isteyebilir. Ona tercih ettiği yolun nasıl kaybettireceği anlatılır. Çünkü kurulan şirket ileri teknoloji kullanacak ve bunun bilgi tarafı devlet kurumu aracılığı ile sağlanacaktır. Gelişmenin gerektirdiği araçlar için bir bankadan kolaylık sağlanacaktır. Böylece kurulan firmalarla kişisel işletmeler yarışamayacak ve muhtemelen onlar da bu yolu seçecektir.
Ayrıca yeni işletmelerin ürün miktarının artmasının piyasayı etkilememesi için üretim bölgesel olarak planlanacak ve kaliteli ürünler normal fiyatlarla ihraç edilecektir.
Bu plan işsizliğe yol açabilir. Çünkü genel bir değerlendirme üretimin daha az kişiyle yapılacağını gösterir. Ancak bu kişilerin şirket ortaklığı devam ederse geliri eskisinden daha fazla olur ve işsizlik çaresizliğe sebep olmaz. Eğer bu kişi kendi hissesini satmışsa bu parayla muhtemelen barınma ihtiyacını karşılar ve geçimini başka bir alanda çalışarak sağlar. Hatta bu kişiler kurulan şirkette işçi olarak da çalışabilir. Yeni zirai işletme modeli optimal değerlerde çalışacağı için insanların temel ihtiyacı olan tarım ürünlerinin kalitesini ve verimliliğini artırır. Böylece mirasçılar daha çok gelir elde etmiş olurlar. Bu tarz zirai işletmeye katılan ve köyden ayrılanlara da bir iş bulmak gerekir ve bu mümkündür. Daha basitçe bu olayı ele alırsak diyebiliriz ki zirai işletmeye ortak olup ayrılan bir kişi muhtemelen, köyünden ayrılırken, geçmişte tükettiği ürünleri şehirlerde satın almak zorunda kalır. Şirketten sağlanacak gelir miras paylaşımı sebebiyle yetersiz olacağından bu kişilerin meslek edinmelerinin sağlanması için eğitim olanakları yaratılması ve ve kısa vadede onların yapabilecekleri iş ortamları oluşturulması da icap eder. Mesela çevre düzenlemesinde ve çıplak arazilerin ağaçlandırılması gibi tarımda çalışmış kişilerin bildiği işlerde ya da benzeri işlerde çalışabilirler. Ama çocuklarının iyi eğitim görebilmesinin ortamı hazırlanmalıdır. En büyük başarı tarım reformu olacaktır diye düşünüyorum.