Bu topraklarda doğup, bu topraklarda kurulan devletleri özellikle kendine “medeniyet” diyen bloklara ve dönemsel düşmanlarımıza karşı büyüten-koruyan kimse yoktur ki her türlü saldırıya maruz kalmasın, itibarsızlaştırılmasın hatta hayatını kaybetmesin!
Sevgili dostlar, bazı tespitler yapacağım ve hiçbir yorum yapmadan sadece bazı gerçekleri önünüze koyarak “düşünenlere yardımcı çoktur” diyerek bitireceğim...
Haklısınız bunları yazdım fakat içinden geçilen dönemin önemi gereği daha önce bazı yazılarımda bu detayları ele almış olsam bile bugünlerde yeniden altını çizmek istiyorum, lütfen sizler de sorgulayın...
1 - Nizamülmülk’ten başlayarak, bu topraklarda kurduğumuz devletlere çağ atlatan-yol açan her yararlı kişi, ya kendi adamlarının ihaneti ya da devletin gücünden rahatsız olan yerleşik diğerlerinin oyunları sonucu koltuklarını ve hayatlarını kaybettiler. Nizamülmülk, Büyük Selçuklu Devleti’nin en etkili ismiydi, Malazgirt zaferinden, Osmanlı’nın üstünde kurulduğu temellere kadar çok önemli adımlarda imzası vardı. Kendi yetiştirdiği istihbaratçı Hasan Sabbah’ın adamları tarafından katledildi.
2- Fatih Sultan Mehmet, 50 yaşını göremeden, Roma’yı almak, Vatikan’ı ele geçirmek için çıktığı yolda, Boğaz’ın diğer tarafında kendi adamları tarafından zehirlenerek öldürüldü. Fatih’in en büyük projesi Vatikan’ı ele geçirmek ve kendi seçtiği bir kişiyi Papalık makamına oturtmaktı. Kanuni, oynanan oyunlar ve yanlış bilgilendirme yüzünden kendi oğlunu, en vasıflı padişah adayını ortadan kaldırdı!
3- Atatürk siroz yüzünden mi öldü? Buna inanmak için herhalde çocuk olmak lazım. Belki hiç dikkatli bakmadınız; Atatürk son yıllardaki durumu dahil ülkeyi sadece 15 sene yönetebildi. Öldüğü zaman daha 50’li yaşlarındaydı.
4- Turgut Özal, tam olgunluk döneminde ilginç bir şekilde Köşk bahçesinde yürürken kriz geçirdi ve hayatını kaybetti. Ölmeseydi Ortadoğu haritasında bugün hâlâ yaşanacağı konuşulan ana değişikliklerle ilgili temel tezlere sahipti ve bunların uygulanması konusunda anlaşamadığı Genelkurmay Başkanı istifa etti.
5. İktidarının 10. yılında Başbakan Erdoğan Cumhuriyet tarihinde gördüğümüz en büyük saldırıyla karşılaştı ve küresel-yerel güçler koalisyonu Sayın Erdoğan’ı durdurmak için her türlü yolu denediler. Durduramadılar, Erdoğan “EN NOKTASINA” çıktı ama bu yapılar hala durmadılar!
Sevgili dostlar, bu örnekleri tarihimizden daha onlarca detayla uzatabilirim. Bir Türk vatandaşı olarak gördüğüm ve bildiğim tek bir gerçek var: Kim ki bu topraklar adına içerideki yerleşik düzene ve küresel sahiplerine karşı “vatanını genleştirmiş”, gereken her adımı atmış, büyük bir savaş vermiş; o lidere veya yöneticiye karşı en yakınına kadar yerleşen “uzantılar” harekete geçmiş ve ellerinden geleni yapmışlar. Türkiye, 2003’ten itibaren kalkmaya, 2008’den itibaren “genleşme dönemine” girdi ve yerleşiklerin sökülüp atılma süreci başladı...
Sonuç: Yukarıdaki yazı siyasi bir mesaj veya kaygı taşımıyor. Bu ülkeden başka yaşayacak yeri olmayan bir insanın, yerleşik yapılara karşı çok uzun zamandır ilk defa “aldığımız yolu” koruma isteği yaşamasından, ülke adına endişelenmesinden oluşuyor. Bütün Türk vatandaşlarının “güçlü yönetilemediği” zaman, sistemin nasıl “vatandaş aleyhine” kullanıldığını anlamaları ve sistemi çözmeleri temennilerimle! Bir lider, bu savaşı bütün varlığı ile yapıyor ve her türlü oynanan oyuna rağmen halkından gördüğü destek kesilmeden devam ediyorsa, bize de bireysel olarak düşen elimizden geleni sonuna kadar yapmak... Her şey TAM BAĞIMSIZ GÜÇLÜ BÜYÜK CİHANŞÜMUL TÜRKİYE için...
Önemli Not: Türkiye “çıktığı yoldan” dönmeyecek, döndürülemeyecek! Bugün büyük bir kazanımımız olarak Devlet mekanizmasının başında halkın % 52 ile seçtiği bir Cumhurbaşkanı var. Siyasi tablo nasıl şekillendirilmeye çalışırsa çalışsın, DEVLET çarklarının çalışmasını SEÇİLMİŞ CUMHURBAŞKANI sağlayacak ve Türkiye’nin zarar görmesine asla izin vermeyecektir... Herkes rahat olsun ama OLANLARI da lütfen fark edip, not etsin.