Pazartesi günü gelen temmuz Sanayi Üretim Endeksi, üçüncü çeyreğe iyi başladığımızı gösteriyor. İmalat sanayindeki, geçen yıla göre, yüzde 3.4 olumlu ve sürükleyici bir artış. Bu trend, yılın geri kalanında da, bize göre, artarak devam edecek; çünkü hem Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve hükümet sorunu çözüldü, program belli oldu hem de Avrupa tarafında işler Türkiye’nin istediği gibi gidiyor.
Ancak Asya tarafından ilginç veriler gelmeye devam ediyor. Japonya’nın yılın ikinci çeyreğinde yüzde 7.1 daralması ve Çin’de beklenenden yüksek gelen dış ticaret fazlası önemli.
Japonya, Şinzo Abe’nin tüm genişleme çabalarına rağmen hâlâ durgunluğun pençesinden çıkabilmiş değil, burada Abenomics bir işi yaramadı demek yerine ‘ya Abenomics olmasıydı Japonya ne olurdu’ demek gerekiyor. Japonya’da nisan ayında yapılan vergi artışının etkisi çok ağır oldu. Bence bu bir yol kazası ve Japonya, Abenomics’le yola devam edecek.
Öte yandan Çin’de iç tüketimin daraldığını ve bunun ithalata yansıdığını görüyoruz. Ayrıca Çin ihracatı da hız kesmiyor. Çin’in ithalatının daralması emtia fiyatlarını aşağıya çekecek ve Batı’daki deflasyonist etkiyi güçlendirecek bir gelişme, nitekim bu gelişmeden sonra Brent petrol yüz doların altına indi.
Bu durumda, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) parasal genişlemeye bir an önce gitmesi gerekiyor.
Yeni AB’ye hoşgeldiniz!
Ama Avrupa’daki en önemli gelişme, Avrupa’nın üzerinden Almanya’nın 4. Reich hayaletinin kalkıyor olması. Bunun en belirgin anlatımı, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Almanya’ya rağmen parasal genişlemeye gitmesi ve ABD ile İngiltere’nin, Türkiye’nin, Ortadoğu, Hazar Bölgesi ve Kafkasya’daki enerji alanlarına yönelik yeni stratejisini daha güçlü olarak destekleyeceklerinin işaretini NATO Zirvesi’nde vermesi. Bu, bize göre çok belirleyici gelişmedir. Çünkü artık ABD ve İngiltere, AB’nin bu haliyle Rusya’nın yeni genişleme stratejisine cevap veremeyeceğini anladı. Rusya karşısında, Türkiye denetimindeki Güney Enerji Koridoru’nun bir an önce gerçekleşmesinin önemi ortada. Ancak bu gerçeği, ABD ve İngiltere, Rusya ancak Kırım’ı ilhak edince gördü. İsrail’in Gazze katliamının bir nedeni de, Türkiye denetimini kırmaya yönelikti ama İsrail eli boş ayrıldı Gazze’den...
Türkiye avantajlı ama ‘sıcak paraya’ dikkat!
ECB’nin genişleme kararından ve NATO Zirvesi’nden sonra şunların olması beklenmeli: Birincisi; Eurozone’da açığa çıkacak likidite yalnız Eurozone’da kalmayacak; burada sermayenin gerçekleşmesi çok önemli ölçüde Türkiye üzerinden olacak. Türkiye ekonomisinin hem kısa vadeli hem de uzun vadeli sermaye girişi açısından çok avantajlı bir döneme girdiğini söyleyebiliriz. İkincisi; Türkiye’deki yüksek faizleri gözönüne alırsak, Euro artık Türkiye’ye dönük bir sıcak para taşıyıcısı rezerv paradır (carry trade currency).
Böylece Türkiye’den Avrupa’ya yalnız emtia ihracı değil, çok yakında yoğun bir sermaye ihracı da başlayacak. Yine, Türkiye üzerinden Güney Gaz Koridoru’nun (GGK) gerçekleşmesi ve bunun çok daha kapsamlı bir enerji koridoruna dönüşecek olması enerji fiyatlamasını ve pazarını Türkiye ve Hazar Bölgesi’ne kaydıracaktır.
O zaman Avrupa-Türkiye arasında hem emtia ve kapital çevriminin hızlanması hem de enerji entegrasyonu, Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini hızlandıracaktır. Rusya’nın Türkiye üzerinden genişleme stratejisinin 160 yıl önceki sonucu Kırım Savaşı’dır. Rusya, şimdi Kırım’da yaptığının benzerini 1853’te Osmanlı üzerinden yapmak istemişti.
1853-2014: Boğazlar ve Enerji
F. Engels, New York Daily Tribune başyazısında, (12 Nisan 1853) Kırım Savaşı’nın başladığı bu önemli tarihte Britanya’nın, Osmanlı İmparatorluğu’na giderek artan oranda ihracat yaptığını ve bu ihracatın en az 2/3’si İstanbul dahil Karadeniz üzerinden gerçekleştiğini yazıyordu. Engels, buna bağlı olarak İstanbul ve özellikle Çanakkale Boğazı’nın çok önemli bir ticari geçiş olduğunu yazıyor, bu ticari geçişleri elinde tutanın Avrupa’yı da elinde tutacağını belirtiyor ve İngiltere’nin, Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerinden genişlemesine izin vermemesi gerektiğini söylüyordu. Bugün Rusya 1853’ten çok farklı davranmıyor. Ama ABD ve İngiltere 1853’ten farklı davranmak zorunda.
O zaman İngiltere ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım Savaşı’nda yanında duruyor gibi yapmıştı; Rusya amacına ulaşamamış ama Osmanlı İmparatorluğu Kırım Savaşı’nda ağır yaralanmış ve bu büyük yara onun parçalanmasına yol açmıştı. Ancak şimdi durum farklı, Türkiye, 1853’teki Osmanlı İmparatorluğu’ndan çok daha güçlü ve avantajlı.
Türkiye, elinin altındaki pazar ve enerji alanlarının öneminin farkında ama bundan daha da önemlisi, Batı’nın bunları kullanabilmesi için Türkiye’ye ihtiyacı var.
Türkiye olmadan asla...
Şimdi ECB’nin parasal genişlemesi Türkiye-AB ilişkilerini ekonomik olarak yeniden biçimlendirecektir. Öte yandan Irak, (Musul-Kerkük ve Basra), Hazar-Kafkasya hatta İran enerji kaynakları Türkiye üzerinden Batı’ya ulaşacaktır.
Bu, 21. yüzyılın en büyük ticari ve ekonomik entegrasyonlarından biridir.
Bu entegrasyon, aynı zamanda, yeni bir AB olduğu gibi, Rusya’nın Avrasya Birliği’ne karşı tek alternatiftir. Türkiye, 1853’te ve 1853’ten sonra yaptığı hataları tekrar etmeyecek. Ama zaten tekrar ederse de, bu yalnız Türkiye’nin geriye gitmesi, kaybetmesi anlamına gelmez, AB başta olmak üzere, Birleşik Krallık ve ABD’de kaybeder.
Şimdi Birleşik Krallık deyince zaten burası erimeye başladı; İskoçya’nın ayrılma talebi çok önemlidir. Ve bu gerçekleşirse Birleşik Krallık denilen coğrafyayı biz İngiltere’nin siyasi geleceği ve ekonomisi ile birlikte tartışmaya başlayacağız.
21. yüzyılın ilk çeyreğinin sonunda yeni bir AB imkanı karşımızda... Bu, aynı zamanda, yeni bir genişleme perspektifi demek ve bu genişleme, kesinlikle Almanya-Fransa merkezli genişleme olmayacak; Türkiye merkezli bir genişleme olacak. Ve bunu destekleyen son bir haber: ABD Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Müsteşarı Catherine Novelli: “Türkiye için özel ve farklı bir politika uyguluyoruz; Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’na (TTIP) Türkiye dahil olmalı”(Dünya; 8 Eylül; 2014;Özüm Örs haberi).
Başka çareleri yok; ABD de, AB de Türkiye olmadan bu krizden çıkamaz...