Arkadaşlar, Taraf gazetesinde olup bitenlerle benim hiç ama hiç ilişkim yok...
Daha ilk paragrafta masumiyetimi kayıtlara geçireyim de, dün susmayan telefonları ancak sessize alarak kurtulduğum kuşkuyu dillendirenler yanlış köşeye endaht ettiklerini belki anlar...
Önceki akşam katıldığım Ahmet Güneştekin’in resim sergisi vesilesiyle verilen yemekli davetle ilgili izlenimlerimi dün burada okudunuz. Kimlerin katıldığından söz ederken benim bulunduğum masayla ilgili şunları yazmıştım: “Masamda, bir yanda Taraf’ın sahibi Başar Arslan, biraz ötemde Ciner Medya grup başkanı Kenan Tekdağ, karşımda Taraf’tan Neşe Düzel ve eşi Sabah yazarı Süleyman Yaşar, Konda’nın başı ve NTV programcısı Bekir Ağırdır ve eşi ile Habertürk-TV genel müdürü Semih Kaya...”
Günün büyük bombası olan “Taraf’tan istifalar” haberi dün medyaya ulaştığında, Taraf’ın patronu Başar Arslan’la hayli zaman yanyana oturduğumu benden öğrenenlerin “Acaba?” diye sorması doğal. “Acaba sen bir şeyler söyledin de mi ayrılık geldi?” diye soran da oldu, “Ertesi gün kopuş yaşanacak bir gazetenin taraflarıyla aynı masayı paylaşmışsın, senin burnun hiç koku almıyor mu?” diye serzenişte bulunan da...
Alkım Yayınları’nın da sahibi olan Başar Bey’e “Kitap yayınına ara vermediniz, değil mi?” sorusunu yönelttiğimde, kendisinden, “Hayır, ama biz çok sayıda kitap yayınlamaktansa çok satan az sayıda kitap yayınını tercih ediyoruz; Ahmet Altan’ın yüzbinlerce satan kitaplarını biz yayınlıyoruz; listemizde Peyami Safa da var ve onun Fatih-Harbiye’si de çok satıyor” cevabı gelmişti.
Yanyana oturduğumuz süre içerisinde Ahmet Altan’ın adı yalnızca bu cümle içerisinde geçti.
Neşe Düzel istifa ettiğini açıkladıktan sonra “Babıâliye Başar Arslan gibi cesur bir gazete patronu bir daha gelmez” demiş. O akşam masada aralarında kopmayla sona erecek bir huzursuzluk belirtisi görmedim; var idiyse ben fark etmedim. Tam tersine masadaki diğer konuklar gibi onlar da gayet neşeliydiler...
Kopuşun yaşanması sürpriz miydi benim için?
Gazetecilik hayatı kopuşlarla geçmiş biriyim ben. Zaman gazetesi ilk çıktığında hem yayın yönetmeni hem de başyazarıydım; altıncı ayın sonunda kovuldum. O gün bugündür en az dört kez yazdığım gazetelerle kopuşlar yaşadım.
Hemen hepsinde, bir gün önce, “Gazetenden ayrılmayı düşünüyor musun?” sorusuna muhatap olsam, “Evet, yarın istifamı vereceğim” diyemezdim. Gazetelerden istifalar da, tıpkı kovulmalar gibi, âni olur. Bardağı taşıran konu ne olursa olsun kopuşlar genellikle bir sürecin sonunda gelir... Taraf’ta da muhtemelen öyle olmuştur.
Babıâli standartlarına göre başarılı bir gazete Taraf, satışı az olsa da... Okuması gerekenlerin göz atmaktan geri duramadığı, kızsalar da ertesi gün yeniden alma ihtiyacı hissettikleri bir yayın organı... Önemli haberlere, göz açıcı yorumlara imza da attı Taraf...
Sonunda ‘Nokta’ dergisinin âkıbetine uğramasından her zaman endişe etmişimdir. Pek çok belgeyi bulup yayınladıktan sonra, Nokta, patronları tarafından, “Daha fazla taşıyamıyoruz” gerekçesiyle kapatılıvermişti.
Umarım, Taraf’ın âkıbeti öyle olmaz.
Misyonu bulunan yayın organlarının sorunu, kendilerine en baştan biçilmiş misyon ile misyonu taşımakla görevli çalışanlar arasındaki açının aşırı açılmasıdır. Azıcık açık durabilir açı, taraflar arasında zaman zaman büyük ihtilâflar da yaşanabilir, ama açı farkı büyük ve sürekli olunca dertler derhal başlıyor.
Taraf’ın misyonunu tamamladığını ileri sürenler yanılıyorlar.
Ahmet Altan’ın hayli zamandır gazete binasına uğramadığı, yazılarını evinde yazıp gönderdiği, günlük işlere Yasemin Çongar’ın baktığı kulağıma geliyordu; bilebilecek durumdakilerden sorularıma geçiştirici cevaplar almıştım.
Eleştirilerden yılmamıştır Ahmet Altan, olsa olsa kendini yeniden roman dünyasına atmıştır...
Yaşamalı Taraf; her kapanan gazeteyle ben de ölüp bitiyorum çünkü.