Göztepe-Beşiktaş maçında, Türk futbolunda çok az görülen (Hatta hiç görülmeyen) bir şey oldu... Sonuncusu hariç; evsahibi takımın ilk yarıdaki tüm atakları kornerle kesildi. Bunların 5’i de ilk 15 dakika içindeydi.
Kornere neden olan ataklar, belli ölçüde tehlikeliydi ama; tüm korner sonuçları fiyaskoydu. Göztepe bunların hepsini heba etti. Evet, evsahibi maçın başlarında devamlı Beşiktaş kalesi önüne geliyordu ama; bunların hiçbirine ya da toplamına tehdit veya baskı demek mümkün değildi. Hareket vardı, görüntü yoktu... Bu yüzden Beşiktaş da, bu sokuluşları (Aşırı sayıda kornere rağmen) telaşa düşmeden karşılıyordu.
Göztepe gelip gelip hepsinden boş dönerken, Beşiktaş daha ikinci gidişindeTalısca’yla golü buldu. İş bilenin, kılıç kuşananın... Az lâf, çok iş!
***
Beşiktaş’ın beğendiğim tarafı; oyun hangi istikamette sürerse sürsün, her şartta sakinliğini korumasıydı. Bu da az hata yapmayı, kolay yardımlaşmayı ve takım bütünlüğünü sağlamaya yaradı. Çok iyi, süper, muhteşem olmadan; fakat standart altına da düşmeden gerilimsiz bir maç çıkardı. İlk devrede en çok mesafe kateden ilk 3 futbolcunun üçünün de Göztepe’den olması bile, Beşiktaş’a vız geldi.
***
2. yarıya ikinci golle başlamak, maçı mesire alanına çevirdi. Zaten iki tarafın orta sahası, piknik alanıydı. Herkes çizgi pijamalı dayısına pas veren mangalcılar gibiydi. O bölge, iki takım için de rahat bir ortamdı. Pres, yürürlükten kaldırılmıştı. Topu alan aktı gitti... Göztepe yaklaşmak istedi, sokulamadı.
Yani skorun fiyakası, oyunun içinde pek yoktu. Bu yüzden; maçı ve golleri fazla abartmadan, İzmir’den kazasız-belasız dönmenin neşesi yaşansın.