Başkan Erdoğan anayasa çıkışıyla muhalefeti yine ters köşe yaptı.
Slogan mahiyetinde kurdukları cümlelerin ötesinde herhangi bir çözüm önerisi sunmuyor olsalar da muhalefetin, yargı, yasama ve benzeri konularda kimi haklı eleştirileri var.
Başkanlık sistemi yeni olduğu için eksiklikleri aksaklıkları yoktur denemez. Bizzat Başkan Erdoğan'ın kendisi 21 Temmuz 2020 tarihinde ikinci yıl konuşmasında makul tekliflere açık olduğunu, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yönetim yapımızda köklü değişikliklere gittik. Tabii bu yönetim sistemi, gerek ve ihtiyaç duyulduğunda her türlü değişikliğin süratle yapılabilmesine imkân sağlayan dinamik bir sistemdir. Hayatımızın hiçbir döneminde olmadığı gibi şimdi de, "Biz yaptık öyleyse en doğrusu budur" gibi bir inatlaşmaya girmiyoruz. Daha iyisini, daha efdalini, daha güzelini bulduğumuzda her türlü değişime gönlümüz de, siyasetimiz de açıktır." diyerek ilan etmişti.
Yeni anayasa teklifiyle Başkan Erdoğan aslında muhalefetin reddetmemesi gereken ve hemen girmesi gereken bir kapı açtı.
Muhalefetin meclis aritmetiği itibarıyla eleştirdikleri konularda değişiklik yapacak anayasa bir kenara kanun çıkaracak gücü bile yok.
Yeni anayasa teklifi onlara taleplerini gerçekleştirebilecekleri bir zemin hazırlamış oluyor.
Çünkü Başkan Erdoğan bir anayasa metni dayatmıyor; aksine bütün siyasi partilerin katılımıyla ve yine toplumdaki teklif sunabilecek her kesimin iştirakiyle bir anayasa yapmayı teklif ediyor.
Fakat biri 'ikinci cumhuriyet mi olacak?', bir diğeri 'önce mevcut anayasayı uygula' diyerek ve hepsi birden 'parlamenter sistem kırmızı çizgimizdir' diyerek ipe sun seriyorlar.
Oysa yürütme başlığını seçim sonrasına bırakıp anayasanın diğer kısımlarını yeniden yazabilirler.
Muhalefet iddia ettiği demokratikleşmeyi, ifade özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, yasamanı etkinliğini, siyasi partiler kanununu ve diğer iddialarını anayasa komisyonunda somutlaştırabilirler.
Cumhur İtitfakı'nın başkanlık sistemini, Millet İtifakı'nın parlamenter sistemi kırmızı çizgi olarak göstermesini anlayışla karşılarım ama kırmızı çizgiler korunarak da masaya oturabilirler.
Eleştirilerinde haklı olduğuna inanan ve gerçekten çözüm önerisi bulunan bir muhalefet, 'Tamam buyurun çalışalım değiştirebildiğimiz kadar maddeyi değiştirir, demokratikleştirme hedefimin tamamına değilse de önemli bir kısmına kavuşmuş olurum.' der/demelidir.
Tamamı elde edilemeyenin tamamı terkedilmez diye bir kural vardır.
2013 yılında her partinin eşit üyeyle temsil edildiği Anayasa Uzlaşma Komisyonu maalesef bu kuralı es geçtiği için üzerinde mutabakata varılan 59 madde meclise ve millete sunulamadı.
Çünkü bu komisyon kendisini iki engelleyici şart ile bağlamıştı.
Birinci engel 'her maddenin ittifakla kabul edilmesidir' ki bu şart 59 maddenin ötesine geçmeyi bu yüzden başaramamıştır, başaramazdı da.
Dünyada tüm tarafların ittifakıyla yapılmış bir anayasa yoktur. Tıpkı mecliste kabul oranında olduğu gibi üçte iki veya beşte dört gibi bir esneklik getirilebilirdi. Bu yapılmadı onun için 59 maddede tıkandı.
Aslında o 59 madde meclise sunulsaydı, referanduma bile gerek olmadan yasalaşacaktı. Bu da yapılmadı çünkü ikinci engel 'tüm maddeler bitmeden kısmen meclise sunulmayacak' diye bir karar alınmış olmasıydı.
Bu iki şart ittifakla yazılan 59 maddenin yasalaşmasını da engellemişti.
'Tamamı elde edilemeyenin tamamı terkedilmez' kuralı derken bunu kastediyorum.
Ve diyorum ki madem yürütme konusunda taraflar taviz vermeye yanaşmıyorlar, o zaman yürütme maddeleri haricinde kalan ve başkanlık ile parlamenter sistemde farklılık arz etmeyen alanlar pek âlâ düzenlenebilir.
O yüzden yeni anayasa teklifi muhalefetin önüne -varsa hazırlığı- tekliflerini somutlaştırabileceği bir fırsatı altın tepside sunmuş oluyor.
Şu anda zaten referandum ile de kabul edilmiş başkanlık sistemi yürürlüktedir. Yapılacak anayasa çalışmasında bu bölüm atlanır diğer bölümler muhalefetle birlikte yazılırsa referanduma da gerek kalmadan mecliste yasalaşır.
Anlaşmazlık konusu olan yürütme -başkanlık ve parlamenter sistem- maddeleri 2023 seçimleri sonrasına ertelenir.
Muhalefet sistemi değiştirecek yeterli desteği alır, halk da onaylarsa buna kimsenin itirazı olmaz, olamaz. Ama önce eteğindeki taşları dökerek anayasa çalışması konusunda esnek davranmalıdır.
Sistemi değiştirecek gücü elde edemezse -ki edemeyeceği görülüyor- mevcut sistemi güçlendirecek teklifler sunarak makul bir siyasete yelken açmalıdır.
Yok bu şartlarda anayasa çalışmasına katılmayız derlerse -ki şu anda öyle görülüyor- iktidar zaten 'İnsan Odaklı İnsan Hakları Eylem Planını' hazırlamış, 128'ini kanun ile, 60'ını yönetmelikle, 186'sını idari faaliyetle hayata geçirmeyi planladığı 49 hedefe kilitlenmiş durumdadır.
Bu durumda kimin nal toplayacağını söylemeye hacet var mı?!