Özellikle kur artışlarıyla birlikte ana mal ithalatında yaşanan fiyat farklarını biz tüketiciler olarak ürünlerin etiketlerinde bolca görüyoruz. İşin ekonomik izahı elbette bu. Yani girdi maliyetleri yükselince üretim maliyeti de artıyor dolayısıyla tüketiciye yansıyan satış rakamları değişiyor. Fakat işin esası kuşkusuz psikolojik. Hadi diyelim bazı ürünlerde kur bu maliyetleri doğrudan/dolaylı etkiliyor olsun. İyi de kurla, dolarla vesaireyle hiç alakası olmayan ürün ya da hizmetlerde de fiyat artışları yaşanıyor. İşte ev kiraları misal.
Ahlaksızlığın dip noktası. 200 bin liraya satın aldığı evini aylık 3-4 bin liraya kiraya veriyor tamahkâr ev sahibi. Ya hu senin evin zaten satın aldığın günkü değerinin üzerine çıktı ya Müslüman! Sen aldın 200 bin liraya şimdi o evin satış bedeli olmuş 500 bin lira. Kazanacağın parayı kazanmışsın zaten. Bu kadar hızlı parayı ne altın/döviz biriktirerek kazanabilirdin ne faize yatırarak. Taş yığını haliyle durup dururken evin, aklının almayacağı kadar değer kazandı zaten. Bir de kiraya neden zam yapıyorsun? Niye doymuyor gözün? Kirada fiyatı yükseltmeni gerektirecek ne değişti?
**
Ben böyle tepki gösterince hemen rantiye cephesinden cevap geliyor; "...evladım benim tek gelirim bu kira geliri, onunla yaşıyorum." İşte temel ekonomik açmaz tam da burada çıkıyor karşımıza. Rantı bir gelir kapısı olarak kullanan yatarak yaşayan parazit sistemi.
**
Bakın ev kiralayarak yaşamın sürdürülmesi meselesinin iki boyutu var. Biri bu bahsettiğim, ahlaksız sistem. Köpek bağlasan durmayacak evleri için hak etmedikleri paralar isteyen açgözlü ev sahibi sistemi. Bunun savunulabilecek, üzerine konuşulabilecek hiçbir yanı yok. Bu ticaret de değil, iş de değil. Bu asalak bir model. Kimse de bu sistemi sevimli göstermeye kalkmasın. Ev kiralamanın 'iş' olduğu gerçek bir model var ama. Ev sahibinin evi ile doğrudan ilgilendiği, dairesinde ya da dairelerinde oturanların düzgün bir hayat yaşayabilmesi için, binanın tadilatı, temizliği, boya badanası, profesyonel yönetimi gibi konularda aktif çalıştığı bir model. Belki de buna biraz daha fazla kafa yormalıyız.
**
Bugünlerde evlerin satış rakamları da gerçek değerinin üzerinde olduğu için hesaplama yapmak güç. Ama eksperlerin bir basit hesap şablonu var kira değerleri ile ilgili. Mahkemeler de tespit davalarında eğer emlak değeri doğru bulunmuşsa, kira bedeline bu şablona bakarak karar veriyorlar. O şablon şöyle; bir evin yıllık kira gelirini, satış bedeline böldüğünüzde, amortisman süresini bulursunuz. Bu amortisman süresi yaklaşık 20 yıl ise kira değeri gerçeğe yakındır. Ama unutmayın değerlerden en az biri piyasa normallerinde olmak zorunda. 300 bin liralık ev için bölge emlakçıları anlaşıp da 1 milyona fiyatları çektilerse bu hesap da tutmaz yani. Şu 20 yıl meselesini örnekle anlatayım size. Misal kiralayacağınız ev için aylık 3 bin lira istiyorlar. 3 bin x 12 ay = 36 bin yıllık kira bedeli. Bunu da 20 yılla çarptığınızda 720 bin lira gibi bir rakam buluyorsunuz. İşte manzara ortaya kendi kendine çıkıyor. Son 6 ayda benim gördüğüm, kirası 3 bin lira olan evlerin satış değeri 200 bin liradan fazla değil.
**
Bundan da geçtim daha temel çok daha öncelikli bir konu var. Ahlakî bir konu. Bakın bir paranız var. Bankaya yatırsanız faizi ile bir miktar artış gösterir. Altın alırsanız değer değişimiyle bir miktar artış gösterir. Döviz alırsanız kur farkıyla bir miktar artış gösterir. Ama ev alırsanız hem eviniz yıldan yıla değer kazanarak paranızı arttırıyor hem bir de siz kira geliri elde edip havadan para toplamaya devam ediyorsunuz. Haramına, helaline, günahına, sevabına girebilecek bir bilgiye sahip değilim. Ama başınızı ellerinizin arasına alıp biraz daha sakin kafayla hesap yapın. Ve şu soruyu sorun kendi kendinize; "yoksa ben hakka mı giriyorum?". İşte bu soruya vereceğiniz yanıt size doğru hamleyi yaptıracak...