"Tam Bağımsız Türkiye..." cümlesi bazıları için "irrite" edici olmasını anlamakta zorlansak da, sebepleri, yönlendirenleri ve içlerindeki "Amerikan hayranlığı"nı görebiliyoruz.
Yanlış anlaşılmasın, "Amerikan karşıtlığı" veya "Batı karşıtlığı" gayemiz değildir.
Ama Tam Bağımsızlık için, engel olan faktörler içinde; yılların Batı siyaset inşasının verdiği kompleksi, "hücrelerimizle" hissediyoruz.
Zaten milli iradenin bunu görebilmesi sonucunda, sandığa yüksek seviyede "ilgi" ve "alaka"nın yansımasına, hep birlikte "şahit" olduk.
Tam bağımsızlık demek; kimseye karşıtlık değil ama kendine taraftarlıktır!.
Cumhurbaşkanı adayları arasında Tam Bağımsız Türkiye politikalarına en yakın kimdir?
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylemleri, 14 Mayıs öncesi ve sonrası birbirine "çelişki" oluşturması ise; daha beter "belirsizliğin" işareti olarak karşımızda durmaktadır.
Siyasi söylemler arasındaki çelişki, "herkesi kucaklama" modundan; 14 Mayıs sonrası "şahin pozisyonuna" girmesi, Kılıçdaroğlu'nun seçildiği takdirde nasıl bir "karmaşa" içine girme ihtimaline de "ışık tutmaktadır".
Erdoğan'ın tam bağımsız Türkiye yolculuğunun halkın nezdinde kabul görmesinin sebebi ise, istikrarlı olarak hedefe doğru sapmadan yürüyebilmesi, tüm baskılara rağmen, atılan iftira, yalan ve tehditlere bakmaksızın; yoluna devam etme iradesinin olmasıyla alakalıdır.
Demek ki tam bağımsızlık anlayışı bize ileride daha güçlü ekonomi, daha güçlü sanayi, daha güçlü eğitim, daha güçlü savunma, daha güçlü güvenlik politikaları anlamını taşımaktadır.
Türkiye bunca yolu gelmişken, yarıda bırakarak çelişkili siyasi aktörlerle dolu ittifakın adayı ile yola devam ede bilir mi?
Bu yol yarıda kalmaz mı?
Güvenlik ve ülkenin bekası meselesinde emin olabilir mi?
Gibi benzeri sorulara, esasında 14 Mayıs'ta parlamentoda oylarının çoğunluğu Cumhur ittifakına vererek cevap vermiş durumda.
Tabii şimdi sıra 2.turda ve başkanın kim olacağı sorusunda.
Tam Bağımsız Türkiye hikâyesine var mıyız, yok muyuz?
Tam da bu soruya cevap alacağız 28 Mayısta.