Cumhurbaşkanlığı Külliyesi dün Türkiye’nin ‘geleceğine’ ev sahipliği yaptı. TÜBİTAK bilim ödüllerini kast ediyorum. Zira Türkiye’nin geleceği, bu ödüllerle teşvik edilen bilim insanlarının çalışmalarıyla şekillenecek.
Törendeki konuşmalardan iki kavram üzerine yapılan vurguyu not ettim:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ülkemizde öğreten ve öğrenen arasındaki ilişki maalesef çok sığlaşmıştır. Halbuki bizim kültürümüzde öğreten muallimdir, yani ilim tedris eden ve öğretimi birlikte yürüten kişidir. Öğrenen de talebedir, yani ilme talip olan. Biz, öğretmenliği ders anlatma ve not verme, öğrenciliği de sınava girme ve not alma düzeyine indirerek tarihi bir yanlışın içine girdik. Bir an önce muallim ve talebe kavramlarının derinliğini eğitim sistemimize hakim kılmak mecburiyetindeyiz” ifadesi.
Ve...
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın, “bilim ve teknolojinin bir ‘ekosistem’ meselesi olduğu” vurgusu.
Bu ‘bilim iklimi’, sayıları hızla artan ‘Bilim Merkezleri’ ile ilkokul çağındaki nesilden başlayan, ortaöğretimde bilime yönlendiren, yükseköğrenimde bilim üretmeye yönelik teşvik ve imkanlar sunan bir sistemi işaret ediyor.
Dünkü tören, aslında iki büyük Türk bilim kurumundaki birinin ödülleri içindi. Bir diğer kurum, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) da ödüllerini önceki gün açıkladı. Türk Nobeli’ diye adlandırılan ödüllerin sahiplerine verilmesine de yine Külliye ev sahipliği yapacak.
Esasen bu ödüller sadece iki tane değil. TÜBİTAK ve TÜBA başta olmak üzere Türkiye’de bilimsel çalışmaları teşvik anlamında, özellikle genç bilim insanlarına yönelik resmi-özel çok sayıda burs, fon ve ödül var.
Bilime verilen resmi-özel destekler, Cumhurbaşkanlığı himayesiyle giderek artıyor. Bu desteklerle önleri açılan genç bilim insanı sayısı da.
Sadece TÜBİTAK, 1966’dan bu yana 49 yılda 732 bilim insanını destekledi, bu sayı katlanarak artıyor.
1980’lerde merhum Turgut Özal ticareti dünyaya açtı, bugün ihracatçı işadamlarımızla övünüyor, ihracat rakamlarımızla ekonomimizi güçlü tutuyoruz. 2025 Türkiye’sinde de ‘bilim insanlarına imkan ve teşvik verilen donem’ olarak bugünü konuşacağız.
Törenden sonra YÖK Başkanı Prof. Yekta Saraç’la karşılaştığımda gazetecilerle konuşuyordu. Kendi adıma üstlendiğim misyonu diğer gazetecilere de ‘yüklemek’ adına topu ortaya attım: “Sayın hocam, medyadan bilim haberlerine daha fazla destek almalısınız.”
Yekta hoca, “Biz de bunu istiyoruz” diye gülümseyerek gazetecilere dönünce destek mesajlarını aldı.
TÜBA Başkanı Prof. Ahmet Cevat Acar’dan benzer bir beklentiyi ben dinlemiştim daha önce. Medya da bilim haberleriyle bu ‘teşvik’ ve ‘marifete iltifat’ sürecine katkıda bulunmalı.