Dün itibariyle (11 Eylül 2018) Hicrî 1440 yılına girdik. İnşaallah 1440 gelirken hayırlar getirmiştir; insan olma vasfını yitirdiğimiz bu zaman diliminde insan olmanın hüviyetine yeni senede nâil olma niyazıyla yazıya başlayayım…
Yaklaşık 100 yıl önce, Müslüman Anadolu halkını köklerinden koparmak için atılan adımlardan biri de takvim değişikliğiydi. Hicrî ve Rûmî takvimle birlikte Osmanlı’nın son döneminde kullanılan Mîlâdî takvim, Cumhuriyet’in kurulmasının ardından tek takvim olarak kullanılması zorunlu hâle geldi. Hicrî ve Rûmî takvim kullanımı yasaklandı; ibadetlerini Hicrî takvime göre yapması gereken bir Müslüman için bu yasaklamanın ne mânâya geldiğini varın siz düşünün!
10 Eylül günü Hicrî yeni yılla ilgili internette paylaşımlar görünce hayıflandım. Bir gün sonra Hicrî yılbaşıydı ve ben bunun idrakinde değildim. Kendime derinden bir “yuh” çektim. Köklerimizle irtibatımızı kesmeyi öylesine başarmışlar ki takvimimden haberim yok! Tabiî ki suçu başkalarına atıp kendimi aklama kolaylığında değilim. Mâdem bu yolda bir iddia sahibiyim takvimimden de haberim olmalı. Yalnız, cemiyeti derinden sarsan bir vak’anın nedenini göstermek de vazifem.
Yazıyı okuduğunuz bugün 2 Muharrem 1440. Muharrem ayı birçok hâdisenin gerçekleştiği bir ay. “Peygamberler olmasaydı medeniyet olmazdı” ve “Peygamberler tarihi insanlık tarihidir” ölçüleri içinde Muharrem ayının içinde bulunan Âşura günü neler olmuş bir bakalım:
1- Hazreti Âdem'in (Aleyhisselâm) tövbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
2- Hazreti Nuh (Aleyhisselâm) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3- Hazreti Yunus (Aleyhisselâm) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4- Hazreti Yusuf, kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
5- Hazreti Davud'un (Aleyhisselâm) tövbesi o gün kabul edilmiştir.
6- Hazreti Yakub'un (Aleyhisselâm), oğlu Hazreti Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
7- Hazreti Eyyûb (Aleyhisselâm) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.
8- Allah, Hazreti Musa'ya (Aleyhisselâm) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
9- Hazreti İbrahim'in (Aleyhisselâm) oğlu Hazreti İsmail o gün doğmuştur.
10- Hazreti İsa (Aleyhisselâm) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
Bu hâdiselerin itikada taalluk eden yönleri olduğundan her Müslüman’ın bilmesi ve inanması gerekiyor.
Bu ayı bizler için mühim kılan bir hâdise de Kerbelâ. Peygamber Efendimiz’in torunlarından Hazreti Hüseyin’in ve ailesinin Kerbelâ çölünde katledilmeleri de bu ayda oldu. İslâm’ın ana caddesinden sapmış bir güruhun kendilerine meşruiyet bulmak için istismar ettikleri bu elim hâdisenin bir benzerini Suriye’de yapmaları da ibretlik bir hâl!
Kerbelâ faciasının bakıştaki ölçümüz, “Eğer Ehl-i beyti sevmek Rafizîlik (Şia) ise, bütün ins ve cin şahid olsun ki ben Rafizîyim” diyen büyük imam Şafii’nin şu sözüdür: “Allah elimizi kana bulaştırmadı, biz de dilimizi bulaştırmayalım”. Kerbelâ’yı nasıl konuşmamıza dair Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Peygamber Halkası” adlı eserine bakılabilinir.
Elimizden alınan takvimle birlikte nelerin de unutturulduğunu gördünüz değil mi!..