Amerikan Başkanı Trump'ın, 'bir an önce ne dediği' ve 'bir an sonra da ne diyeceği' belirsiz bir tip oluşturmasından 'Bize ne?' diyebiliriz; eğer, bu büyük şeytanî gücün, her an bir yenisini uydurduğu şartları, dünya siyasetini etkilemese...
Bu kişi, gelişmeleri görür görmez hemen yön değiştirip, tam tersini söyleyebilmesiyle, sadece dünya kamuoyunda değil, Amerikan kamuoyunda da tuhaf karşılanıyor. İki hafta önce, Ukrayna Başkanı Zelenski'yi ahlâklı bir diplomatik görüşmede yeri olmayan şekilde azarlamaya kalkışmış, Rusya'yı haklı ve Zelenski'nin siyasetini de yanlış ve haksız bulmakla yetinmeyip, onu yerden yere vurmuş ve 'Sen kimsin, ne gücün var? Biz olmasak sen bir hiçsin!' diye, aslında itiraf da kokan sözler söylemişti, azarlayarak...
Bu sözleriyle, Putin'i kendisine şükran borçlu duruma getireceğini sanan bu kişi, anlaşılıyor ki, Putin'i ikna edememiş... Putin, 'Ukrayna ile barış masasına oturmamız için, önce Zelenski'nin gitmesi ve yerine Geçici bir Hükümet'in gelmesi gerekir.' dediği için, Trump efendi, dün fena bozulmuş ve Putin'in, Zelenski'nin liderliğine güven duymamasına "çok sinirlendiğini" açıklarken, ' Çok kızgınım ve öfkeliyim!' diye gözdağı vermeye kalkışmış; Putin'in Ukrayna'da geçiş hükümeti teklifinin "yersiz" olduğunu belirtmiş.
Bu hafta Putin ile görüşmeyi planladığını belirten Trump, 'Ona çok kızgınım. Ukrayna'da akan kanı durdurma konusunda anlaşma sağlayamazsak ve bunun Rusya'nın hatası olduğunu düşünürsem, Rusya'dan çıkan tüm petrole ikincil gümrük vergisi koyacağım. Gümrük vergisinin yürürlüğe girmesi halinde Rusya'dan petrol alan ülkeler de ABD'de iş yapamayacak. Aynı zamanda bu ülkelere, ABD'den satın aldıkları her ürün için yüzde 25 gümrük vergisi uygulanacak." demiş ve bir de 'Putin, doğru şeyi yaparsa öfkesinin hızla dağılacağını" kaydederek, normalleşme 'tüyo'su vermiş.
*
YA BİZDEKİ TRUMP BENZERLERİNİN SAÇMALAMALARINA NE DEMELİ?
Trump'ın bu mantıken iler-tutar tarafı olmayan konuşmasından birkaç sat önce de; Ö.Ö.'nün Gn. Başkanlığını yaptığı Ana Muhalefet Partisi, İstanbul- Kartal-Maltepe'de bir miting yapmıştı. Trump'ın tutarsızlığının Türkiye versiyonu gibi hırçın ve birilerini korkutacağını zanneden, 'Ölümü göze aldık da çıktık meydanlara...' gibi laflar dökülüyordu dudaklarından.
Ama Ö.Ö. bir İngiliz TV. kanalına verdiği mülâkatta söylediklerine, 'İmamoğlu'nun tutuklanmasına bir itiraz edin, ne olur...' diye, İng. Başbakanı Keir Starmer'den, 'Yalnız bırakıldık, kırıldık!' şeklinde yardım dilenişine hiç değinmiyordu.
O mitinge gelenlerden kimse de, 'o utanç verici sözler neydi öyle?' diyemiyordu.
Halbuki bu sözler tarihe kaydedilmesi gereken utanç verici bir kara lekedir. Ö.Ö. efendi, 'Bütün Avrupa tepki gösterirken, Starmer'in bir şey söylememesini anlayamıyoruz.
Terk edilmişlik hissediyoruz...
İmamoğlu'nu hapse koyuyorlar, İngiltere buna ses çıkarmıyor...'
Demokrasinin beşiği İngiltere' (...) buna nasıl sessiz kalabiliyor, gerçekten çok kırgınız...' diyordu. O mitinge katılan kalabalıklar, liderlerinin bu sözleriyle de iftihar edebilirler.
Bu sözleri söyleyen kişi sonra da, Maltepe'de esip gürlüyor ve Tayyib Bey'in, onun bu sözlerini, İngiliz mandaterlik (himaye) sistemini ve Osmanlı'nın son döneminde İngiliz himayesinden medet umanların kurduğu 'İngiliz Muhibler (Sevenler) Cemiyeti'ni' hatırlattığını belirtmesi üzerine kükrüyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendilerine "mandacı" dediğini hatırlatan Ö.Ö, "Sizin yolunuz, Meclis'i 33 yıl kapatanların yoludur (2. Abdulhamîd'e işaret ediyor. Kendi tek parti dönemlerinin uyduruk Meclislerini, seçimle gelen gerçek bir Meclis olarak kabul edeceğimizi mi sanıyor? Ve işlerine gelmediği zaman hemen o Meclisleri bile kapatanların kimler olduklarını bu kişiye nasıl anlatmalı?)
Ö.Ö, devam ediyor: 'Sizin yolunuz, 'Damat Ferid'lerin yoludur. Siz 6. Filo'ya secde edenlerin safındasınız, biz ise, 6. Filo'yu denize döken Deniz Gezmiş'lerin arkadaşlarıyız" diyordu. (Sultan Vahdeddin'in dahi ağır şekilde eleştirdiği Damat Ferid'i savunan şuurlu bir Müslüman gösterebilir mi bu kişi?)
Ve işbu Ö.Ö, ve arkadaşları ne kahramanlıklar yapmışlar... İstanbul Boğazı'na demir atmış olan Amerikan 6. Filo savaş gemilerini, denize dökmüşler!
Ama Ö.Ö'nün hele de bütün Müslümanlara hakaret teşkil eden şu sözleri bir kenara not edilmelidir:
Bu kişi, Dolmabahçe veya Tophane'deki, Kılıç Ali Paşa camilerinde namaz kılanların, Boğaz'daki Amerikan gemilerine secde ettikleri yalanını, 50 yıl öncelerde Marksist ve Kemalistlerin uydurdukları o alçakça iftirayı tekrar etmekten utanmalıydı.
Bilmiyoruz, o kişi namaz kılmayı biliyor mu ve namaz kılarken bir Müslüman'ın neler söylediklerini biliyor mu? Müslümanların, ancak Allah huzurunda eğildiğini ifade etmek için, 'Allah'u Ekber!' deyişlerinin ne mânaya geldiğinden haberi ve bilgisi var mıdır?
*
VE BİRKAÇ MİLYON LİRACIK BİR BAĞIŞ... NE ÖNEMİ VAR DEĞİL Mİ?
Ö.Ö.'nün Maltepe Mitingi'ne katılanlar, 'hak-hukuk-adâlet...' diye de bağırmışlar. Onlar, 'Hak-hukuk- adâlet' isteklerinde samimî iseler, İmamoğlu'nun avukatı olan Mehmet Pehlivan'ın Savcılık'ta verdiği ve dün medyaya yansıyan sözleri üzerine de aynı 'slogan'larla biraz dikkatlice bakmaları tavsiye olunur... Dün medya organlarında ismi yazıldığı için, tekrarlamakta bir yanlış ve beis yok; yalanlarlarsa, düzeltiriz.
Söz konusu avukatın medyaya yansıyan ifadelerine göre, bu kişi, müvekkili (vekili, avukatı) olduğu kişi adına 'Reform Vakfı diye bir kuruluşa, belediye bütçesinden 2 milyon 400 bin lira para yatırmış. Sorguda bunun sorulması üzerine, o 'vakf'a bağış olarak gönderdiğini açıklamış.
Ve Ö.Ö.'nün çağrısıyla sokaklara dökülen ve kendilerini 'aydın...' zanneden kalabalıklar için, sadece o 2 milyon 400 bin liranın bir Vakıf kuruluşuna bağış olarak gönderilmesinin bile hiçbir önemi yoktur.
Kaldı ki, bütün bunlara rağmen, biz, onlara hemen 'hırsız, vs.' diyemiyoruz. O hükmü verecek olan mahkemeler... Devletin, 'Malî Suçları Araştırma Kurumu' (MASAK) müfettişleri şikayetler üzerine uzun araştırmalar yapmışlar, kimilerini delilsiz bulmuşlar, kimilerinde gizlenmiş, karartılmış para oyunları döndüğüne dair raporlarını savcılığa bildirmişler ve bu yargılamalar faslında gerçek ne ise, meydana çıkar inşallah...
Ama sokakları dolduran ve kendilerini 'aydın' zanneden kalabalıklar, liderlerinin, İngiltere karşısında yalvarırcasına söylediklerine bile bakmazken, bu gibi küçücük bağışlara mı itiraz edecekler?
(Dünkü yazımda, iki okuyucunun sözlerini manşete çekmiştim, 'Sultan Vahdeddin'in, ülkeden kaçıp İngiltere'ye sığındığını 100 yılı aşkın zamandır iddia eden zihniyetin temsilcilerinin İngiltere'ye ap-âşikar sığındığını' yazıp, bu konuya bu yazıda değinmeyi vaat etmiştim. Ama görüleceği üzere konu uzadı, o konuyu da, gelecek yazıda ele alalım, inşallah...)
*