Amerikan emperyalizminin yeni patronu Trump, işe hızlı başladı. Gelir gelmez imzaladığı 100'den fazla kararname ile ve fiilen, 'Kanun da benim, Devlet de!.' diyor ve demokrasiden söz edenlere de, 'Demokrasi, işte bu!.' diyor. Haksız da sayılmaz..
Çünkü, o dünyanın insanları, 'Demokrasi, yani, bir ülkedeki seçmenlerin yarıdan fazlasının, belirli bir süre içinde kendilerini doğru ve haklı yolda zannetmeleridir..' şeklinde tarif ederler ve 'değişken olmayan' hiçbir ilke ve kuralı kabul etmezler.
Evet, Trump da şimdi, Amerikan halkının kendisini seçmekle doğru ve haklı bir karar verdiklerine inanıyor ve 2029'a kadar ülkeyi yönetme yetkisi bende..' diyor.. Amerikan Anayasası da buna müsait.. Öyle, 'Değişmez veya değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilkeler-milkeler' filan yok..
*
Biden, giderayak, vergi kaçaklığı ve sair mali yolsuzluklara karıştığı iddiasıyla mahkûm olan oğlu, kızı ve dünürlerinin cezalarını da affetti, bazı idam mahkûmlarının cezalarını da 'müebbet'/ ömür boyu hapse çevirdi.. Trump, Biden'ın son anda imzaladığı bazı kararnamelerini geri çekeceğini de açıkladı, ama, henüz o yönde bir adım atmadı..
Ve Trump, iş başı yapar yapmaz, 6 Ocak 2021 tarihinde, Washington'da, Amerikan Kongre binası olan Capitol'e baskın yapan binlerce taraftarlarından mahkûm olan 1500 kadar suçluyu, hemen affetti..
*
Esasen, selefi Biden da, halefi Trump'ın oturacağı başkanlık masasının çekmecesine, - âdet olduğu üzere- (Trump'ın 47. Başkan olduğunu telmihen) '47. Numara'ya..' diyerek, bir mektup bırakıp, bazı tavsiyelerde bulunmuş ve 'Başkanlığın tadını çıkarmaya bak!..' gibi cümle de yazmış..
Ama, Trump, daha şimdiden, Başkanlığının 'tadını çıkarma'nın ötesinde, dünyanın 'tadını kaçırma'ya da kararlı bir 'demokrat diktatör' havasında yol alacağının işaretlerini veriyor..
'Herkes Amerika'ya saygı gösterecek!.' diyor; dayatma yöntemi ile sevgi ve saygı sağlanabileceğini sanıyor.. (Hatırlıyor muyuz, 2007 yılında Türkiye'de Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi sırasında, bir MGK toplantısında, org. rütbesinde birisi, diğerleri adına da, 'Çankaya mukaddes bir makamdır, oraya çıkacak olan, hanımının başını açacakkk!!' diye, -şimdi Trump'ın yaptığı gibi, kesin bir dayatma edası ile- konuşmuş ve Tayyip Bey'den gerekli cevabı alınca da bir daha kendisine gelememişti.. Şimdi bu gibi 100 yıllık geçmişi olan dayatmalar ne çabuk unutuldu, değil mi? Hele bazılarına, bu gün ulaşılan merhaleler kolayca elde edilmiş gibi geliyor..)
Şimdi, Trump da, 'Herkes Amerika'ya saygı gösterecekkk!! diyor.. 'Gücetapar'ın ortak özelliği, bu.. Zavallı sanıyor ki, emredince, kalplere hükmedebilecek.. Evet, zorbalık yoluyla birçok şeyleri yaptırabilirler belki; ama, kalp ve beyinlere zorla hükmedilemeyeceğini nasıl öğrensinler..
Trump ve benzerlerinin, yürekten, içten gelmeyen sevgi ve saygı ile anılmanın sonunun ne olduğunu- olacağını anlasaydılar, Mısır'daki piramitlerde, mumyalı cesetleriyle binlerce yıldır yatan firavunlar, veya son yüzyıldır da başka yerlerdeki mumyalanmış olarak yatan Stalin ve benzerlerinin ve ebediyete intikal etmek hayaliyle anıt-mezar'larında mumyalattıkları cesetlerinin veya diktirdikleri binlerce heykellerinin, ezilen halklar tarafından, fırsat bulur-bulmaz nasıl yok edildiklerini, devrildiklerini görüp ders almaları arzu edilir.. Ama, o idrak seviyesine gelmek, 'gücetapar'lar için muhale yakındır..
İşte bunun içindir ki, Mehmet Akif merhum, Mısır'da firavun mezarlarına ve dağ yamaçlarına kadar işlenmiş fresk ve heykellerine bakarak, 'Evet, bütün beşerin hakkıdır beka emeli / Amma, bunu ne leşten, ne de taştan beklemeli..' demişti..
*
Evet, Mister Trump, içinde yaşattığı 'Dünyanın en büyük emlak kralı' şeklindeki eski sıfatına uygun olarak, Amerika'ya yeni topraklar katmanın heyecanı ile işe başlamış bulunuyor ve onun Kanada, Panama, Meksika, Grönland derken, nerede duracağı kestirilemiyor. Dahası, 'Gulf of Mexico / (Meksika Körfezi)' yerine, teklif ettiği, 'Guld of America' lafını hemen resmi yazışmalarda da başlatmış bile.. Ancak, 'Göç yollarını kapatacağız!' diyen ve bu konudaki sert tedbirleri hemen almaya başlayan Trump, Amerikan kıtasındaki 'Kızıl Derililer', 'İnkalar, 'Mayalar ve 'Aztekler' gibi, 500 yıl öncesine kadar, bugün Amerika diye anılan Kuzey ve Güney'deki toprakların aslî sahipleri olan on milyonlarca yerli dışındaki diğer bütün insanların da göçmen olduğunu ve kendi atalarının da, 300 yıl öncelerde Almanya'dan gelen 'beyaz göçmen'lerin neslinden olduğunu ve göçmen olarak geldikleri topraklara geri dönmesi gerektiğini düşünemiyor.. O, bugün, 'Amerika'yı daha büyük yapmak' sevdasıyla 'Beyaz Hristiyan Milliyetçiliği' diye bir akımın bayraktarlığını yapmaktadır. Ki, Fransız filozoflarından Voltaire (Volter) 250 yıl öncelerde, 1500'lerden sonra Avrupa'dan Amerika'ya giden 'beyaz'ların yerlilerden on milyonlarca insanı yok ettiklerini yazmıştı.
*
Evvelki gün, Avrupa Parlamentosu'nda Danimarka temsilcisi Anders Vistisen bir konuşma yapıp, 'Mister Trump, Grönland, 800 yıldır Danimarka Krallığı'nın toprağıdır..' dedikten sonra Trump'a bir de sunturlu bir hakaret ifadesi kullanınca, AP Başkanı, -Trump'ın şerrinden korkmuş olmalı ki-, hemen, 'Hayır, hayır.. Bu hakaret sözü bu Parlamento'da söylenmemeliydi. Bunu kabul etmiyoruz.' demek zorunda kaldı..
*
Amerika'yı büyük yapmak isteyen Trump, ABD'de Temsilciler Meclisi üyesi olan Elise Stefanik'i ABD'nin BM Baştemsilciliği'ne getirmiş bulunuyor. Bu hanımefendi, Amerikan üniversitelerinde Siyonist İsrail rejiminin Gazze'deki barbarlık ve soykırım cinayetlerine karşı on binler halinde protesto gösterileri yapan üniversite öğrencilerini 'anti-semit/Yahudi düşmanı' olmakla suçlayıp, o üniversitelerin rektörlerini de bu protesto gösterilerine çanak tutmakla suçlayarak istifa ettirmişti.. Bu hanımefendi, Amerika'yı o kadar büyük yapmak istiyor ki, Amerika'nın Doğu Akdeniz'deki ayrılmaz uzantısı saydığı İsrail'in, sadece Gazze'yle yetinemeyeceğini, Batı Şeria'nın da Yahudilere ait olması gerektiğine dair, 'İncil'den deliller getiriyor ve "Dünyanın İsrail'in yanında durmasının ahlâkî bir gereklilik olduğunu' belirterek, 'Ben bunu yapmaya niyetliyim" diyor..
*
Evet, Trump da, Biden ve daha önceki selefleri gibi, 'başkanlık yapmanın tadını çıkarır' belki, ama, 'tadını kaçırmak' noktasındadır. Amma, bu zamane Firavun ve Neron'ları, mazlum halklar'ın ayaklanmaları karşısında; sadece ahirette değil, dünyada dahi perişan olmaktan kurtulamayacaklardır, inşaallah.. Beşeriyet tarihi nice 'gücetapar'ların müstekreh sonlarıyla dop-doludur.
*