"Bir katliam var ortada. ‘Terör’ deyip duruyorlar, oysa katilleri biliyoruz. Hesabını sormazsak, onurumuz bize ait olmasın, aldığımız nefes haram olsun” demiş, Demirtaş’ın vekili Sırrı Süreyya Önder.
Haklı.
Katilleri biliyorlar tabiî ki. İsim vermemiş madem, biz de isim vermeden olaylar örgüsü üzerinden ilerleyelim.
Bakalım o katil kim çıkacak?
6-8 Ekim tarihinde “Haydi millet sokağa” çağrısı yaptı Genel Başkanın. Partinin katil ordusu da “canavarca hislerle” 52 kişiyi öldürdü. Katilleri “şıp diye” bilme özelliğin olduğuna göre o 52 kişiden biri olan Yasin Börü’nün katilini de biliyorsun değil mi?
Aslında ortada bir anlaşma yokken, taraflar kendi metinlerini okumasına rağmen “Dolmabahçe Mutabakatı” algısıyla bir şeyler yaptınız. İlk itiraz eden Demirtaş’tı. O açıklamadan 20 dakika sonra kameraların karşısına geçip “bu tasarı (mutabakat demiyor) barış getirmez” dedi. Aynı günün akşamında Kandil’deki bir başka terörist “silah bırakmıyoruz” açıklaması yaptı. Kısa süre sonra da ölümler başladı. O katilleri de biliyor musunuz?
Tüm Türkiye’yi kucaklamak için yola çıktınız, barajı geçmeniz bıçak sırtıyken, seçime bir gün kala Diyarbakır’da kendi mitinginizde bomba patlatıldı. Uzmanlar bunun HDP’ye üç puan kazandırdığını iddia ediyor. Orada da ölümler oldu. Siz barajı o cenazeler üzerinden geçtiniz. Seçimden sonra o saldırıyı PKK’lıların yaptığını, sizin bir militanınızın itirafıyla öğrendik. Diyarbakır mitinginde ölenlerin katilini de biliyor musunuz?
Terör örgütünün siz siyasi kanadı seçim barajını aştınız ama silahlı örgütünüz su barajına takıldı. Bayık, Temmuz ayında “Yol yapmayın, baraj yapmayın, teröristler geçemiyor” bahanesiyle maraz çıkardı. Üç gün sonra bir başka terörist Bese Hozat “devrimci halk savaşı” çağrısında bulundu. “Güvenliği biz sağlarız” diyerek polisi sokmadığınız Suruç’taki toplanma alanında canlı bomba kendini patlattı. Teröristin üzerinden DAEŞ kimliği çıktı. O saldırıda ölenlerin de katilini biliyor musunuz?
Mesela Uzman Onbaşı Müsellim Ünal’ın, katilini de biliyor musunuz? Adıyaman’da PKK’lıların ateşiyle şehit olmuştu hani.
Eminim polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar’ın katillerini de biliyorsunuzdur. Hani Ceylanpınar’da uykularında enselerine kurşun sıkılarak şehit edilen polislerden bahsediyorum. Sırtınızı dayadıklarınız (HPG) “İki polisi Apocu fedai timleri öldürdü” açıklaması yaptılar ya. O bakımdan.
Kalem-Der üyesi Ethem Türkben hamile eşinin gözü önünde Adana’da, polis memuru Tansu Aydın kurulan pusuda şehit oldu. Üstelik Tansu Aydın’ı trafik kazası ihbarında bulunarak olay yerine çağırarak şehit etmişlerdi. Bunların da katilini biliyor musunuz?
Yola döşenen mayınlarla şehit edilen askerlerimizin katillerini de biliyorsunuzdur elbette.
Tek tek sayamayacağım, isimlerini anamayacağım şehitlerimizin katillerini de, size çok da yabancı olmadıklarından dolayı bildiğiniz için, Ankara’yı kana bulayan saldırıyı da kimin yaptığını biliyorsunuz elbette. Yoksa ne diye “terör” densin değil mi?
Sırrı Süreyya Önder, aldığınız nefes haram mı bilmem ama, (sizin ifadenizle) birazcık onurunuz varsa hem Ankara’daki 97 kişinin katlini gerçekleştirenlerden, hem de son 3 ayda 150’ye yakın kişiyi şehit edenlerden mutlaka hesap sorun. Ucu Kandil’e dokunsa da.
Mızrak-Çuval
O kadar yalancısınız ki, yalanınızı bir başka yalanla, yüksek perdeden tonlamalarla, ekranlarda saz çalarak gizlemeye çalışıyorsunuz.
Ama mızrak çuvala sığmıyor.
Terör medyası sizi ne kadar gizlerse gizlesin, yaptığınız katliamları öyle ya da böyle gören birileri çıkıyor.
Onlardan biri de Uluslararası Af Örgütü.
Suriye’deki terör uzantınız PYD’nin Arap ve Türkmen köylerini yakarak yok ettiğini belgeledi. Demokrasi ayağına Kuzey Irak Kürtleri de dâhil insanları kar kış kıyamet demeden evlerinden sürdüğünüzü, onları kovduktan sonra evleri yıktığınızı uydu görüntüleriyle ispatladı.
“PYD savaş ve insanlık suçu işlemiştir” denilen rapora acaba Figen Yüksekdağ ne der?
Hani sırtını dayamıştı ya. O bakımdan.