Susuz yazlara alışkınız aslında... Ama susuz kış, daha önce görmeye pek de alışkın olmadığımız türden bir durum. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 40’lara indi. Hidrolojik kuraklık da başladı. Çözüm tasarrrufta. Uyarıları ciddiye alın, çok geç olmadan...
Kuraklık, bize 2013’ün mirası. Her sene bir önceki yılın yağışı sonra elde edilen suyu kullanıyoruz çünkü. Eylül-ekim-kasım-aralık ayları, barajlardaki doluluğu etkileyen dönem. Tabii ki kar miktarı da önemli ama baraj doluluk oranlarıyla sonbahar dönemi yağış miktarının çok önemli bir paralelliği söz konusu. Dolayısıyla 2013 sonbaharında yağış o kadar azdı ki susuzluk korkusu aldı başını gidiyor.
Son 50 yıllık yağış ortalamalarına bakıldığında, 2013’teki toplam yağış miktarının ortalamaların çok altında olduğu görülüyor. Yağış miktarının plüvyometreler vasıtasıyla ölçülmesiyle elde edilen verilerle ortaya çıkan düşüşler, meteorolojik kuraklığı işaret ediyor. Her geçen gün daha çok betonlaşan ülkemizde yüzeysel akışa karışıp toprağa ulaşamayan ve direkt kanalizasyona giden yağış sebebiyle hidrolojik kuraklık da çoktan başlamış durumda.
Neredeyse son 10 yıldır iklim bilimcilerin dikkati çektiği, benim de bu köşeden daha önce defalarca yazdığım gibi, Türkiye’nin de içinde bulunduğu orta enlemde yer alan ülkelerdeki iklim değişimi, kendisini kuraklaşma olarak gösterecek. Özellikle Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Ege bölgelerinde çöl iklim görülmeye başlayacağını, benzer şekilde Marmara’da ve Karadeniz’de Akdeniz ikliminin görüleceğini ve kuraklaşmanın bizi bekleyen en büyük tehlike olduğunu çok defa sizinle paylaşmıştım.
BARAJLARDAKİ DOLULUK YÜZDE 40
Küresel iklim değişimi artık iyiden iyiye kendisini hissettiriyor. Üstelik yaşanan değişimler hayatımızın her alanını ciddi anlamda etkiliyor. Nedense sorunlarla yüz yüze kalmadan önce projeksiyonları ciddiye alıp önlem almayı tercih etmiyoruz. Genellikle sorunlarla başa çıkmaya çalışırken yardım istiyoruz, artık yardım için çok geç kalınmış olmasına rağmen...
Türkiye’nin her geçen gün daha çok kuraklaşacağı bir gerçek. Artık ortalamaların daha altında yağışların yaşanacağına bilim çevrelerinde hiç şüphe yok. Hatta az yağışla birlikte sellerin de sayısı artacak. “Hani susuzluk vardı sel ne alaka?” demeyin, ikisi ikiz kardeş gibidir, ayırmak biraz güçtür. Kuraklığın başladığı yerlerde aynı zamanda yağış kısa sürede aşırı miktarlarda düşeceğinden sıklıkla sel olayları da yaşanacaktır.
Şu anda da tehlike sinyalleri çalıyor. Geçen seneye göre yüzde 50 daha az yağış oluşunca, geçen sene yüzde 90 dolu olan barajlardaki doluluk oranları yüzde 40’lara indi ve böylelikle hidrolojik kuraklık da başlamış oldu. Çiftçi zorda, buğday ve arpa üreticisinin ne olacağı belirsiz.
NEREDE, NE KADAR SU HARCIYORUZ?
Çözüm için neler yapılması gerektiğine gelince... Yüzeydeki akışın yeraltı sularına karışmasını engelleyen betonlaşmanın en kısa sürede önüne geçilmesi, su tasarrufuna önem verilmesi gerekiyor. Mutfağa ve banyoya her girişinizde ne kadar suyu ziyan ettiğinizi bir kez daha düşünün... Her el yıkamada 8, her diş fırçalamada 14, her tuvalete girişte 25, makineyle bulaşık yıkandığında 60, elde bulaşık yıkandığında 114, her beş dakikalık duş sırasında 130, çamaşır yıkanırken 200, otomobil yıkama sırasında 300 ve çim sulamada ortalama 500 litre su harcıyoruz. Rakamlarla düşünmek daha etkili olur belki de... Ne dersiniz tasarruf etmenin zamanı gelmedi mi sizce de?