Klavyenin başına oturduğumda diyorum ki “Sorumluluk bilincini bırak. Bugün bildiklerini tüm çıplaklığıyla yaz.. Ki kimin ne menem bir şey olduğu ortaya çıksın!”
Diyorum ki, “Kösele yüzler, poker suratlar, gülücük gönderip arkadan vuranlar, düşmanmış gibi görünüp gerektiğinde can simidi olanlar kimler yaz!”
Diyorum ki “Nefretinizin kaynağını biliyorum. Büyük davanın içine atıverdiğiniz küçücük benlik davalarınızı büyük davanın konusuymuş gibi gösterdiğinizi yazayım..!”
Diyorum ki, “Kifayetsizsiniz. Çapsızsınız. Lakin kaportaya gösterdiğiniz özen ile... Takıldığınız mekanlar ile... Hadi söyleyeyim ‘İlişki kurnazlığı ile işleri kotarıyorsunuz’ diye yazayım!”
Sonra da diyorum ki, “Ne diyordu Goethe ‘Kızdığımız zaman gerçek için çabalamayı bırakıp kendimiz için çabalamaya başlarız’ o halde susmak sana düştü diye yaz.”
- Üçüncü bir yol var...
CHP ile olmamalı, MHP uzak ihtimal
MHP’nin sergilediği tavır üzerinde “yeni siyaseti” okuma biçimi ne kadar sağlıklıdır göreceğiz. MHP’nin koalisyon için kur yaptığı, Meclis Başkanlığı’nı altın tepside Ak Parti’ye sunduğu... Bu nedenle Ak Parti MHP koalisyonunun önü açıldığı tezinden söz ediyorum...
Oysa, Ak Parti-CHP koalisyonu için akıl veren daha çok oluyor farkında mısınız? Ve bu çevrelerin odağında Aydın Doğan’ın olması ise gözden hiç kaçmıyor.
Diyorlar ki, “Kim hangi tarafa yakınsa, kim kime sözünü dinletebilirse, gitsin aman ağalar kırmızı çizgilerinizi filan bir kenara bırakın, rövanşist duygularınızdan kurtulun ve bu koalisyonu kurun” desin.
Diyorlar ki, “Ak Parti CHP hükümeti, büyük koalisyon olur” böylece,
- Dışarıdan gelen baskı sona erer.
- İçeride birikmiş enerji boşalır.
- İş dünyası büyük koalisyondan yana. (İstanbul sermayesi demek daha doğru belki)
- Çözüm süreci, ancak CHP’nin Ak Parti’nin yanında olmasıyla sürdürülebilir.
- Ülke hükümetsiz kalmaz.
Ak Parti CHP koalisyonunun olurunu bu gerekçelerle savunuyorlar.
Oysa Ak Parti bütün bu gerekçelere karşı politika üretmiş ona göre yol yürümüş bir parti değil miydi?
- Ak Parti, “Dünya 5’ten büyüktür” diyen bir liderin partisi değil mi?
- Gezi, 17/25 Aralık sürecinde Ak Parti ve Erdoğan olup biteni bir darbe teşebbüsü olarak okumadı mı?
- İstanbul sermayesinin (Özelde Aydın Doğan’ın) Ak Parti ve Tayyip Erdoğan’a yönelik tüm kara propagandasına karşı Anadolu sermayesini ve üretimi teşvik eden politikanın sahibi kimdi?
- “Bu meselenin çözümü için elimi değil bedenimi taşın altına koydum” diyen Erdoğan ve sürecin sahibi Ak Parti değil miydi?
Yine CHP, bütün seçim kampanyasını bile “Oy verin gitsinler” teması üzerinden...
Ak Parti karşıtlığını neredeyse nefrete dönüştürüp, kötümser bir Türkiye tablosu çizip, “Milletçe alkışlıyoruz” diyen değil miydi?
Tape’lerin, ses kayıtlarının... Onları illegal yollarla elde edenlerin kuyruğuna takılan; bu yolla Erdoğan’ı tasfiye etmek isteyen Kılıçdaroğlu değil miydi?
“Kampanya döneminde her şey söylenebilir. Şimdi yeni bir durum söz konusu. Seçmen bize koalisyon dedi” diyebilirsiniz.
Tamam o halde neden Ak Parti MHP koalisyonuna karşı çıkıyorsunuz?
Çünkü oradaki tablo size başka bir şey söylüyor.
Mesela, “Çözüm Süreci” çerçevesinde devletin “kan kusup kızılcık şerbeti içtiği” günler geride kalır diye endişe ediyorsunuz.
Devlet çözüm sürecinde bu kez kamu otoritesini tesis etme eğilimine girerse diye endişe ediyorsunuz.
Dahası, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bazen yenilir yutulur türden olmayan cümlelerine rağmen en kritik anlarda “devletçi” yönünün ağır bastığını ve krizlere izin vermediğini gördükçe inisiyatifin elinizden gittiğini düşünüyorsunuz.
MHP’nin koalisyonda olmaması için türlü numaralar yapıyorsunuz. Mesela “Bazı şehirlerde 5 bin oy bile yetecek. Ak Parti, MHP’ye giden 20 milletvekilini geri almanın hesaplarını yapıyor” türünden MHP’lileri kışkırtma cihetine yöneliyorsunuz.
Uzun lafın kısası, AK Parti CHP koalisyonunu canhıraş bir şekilde savunanlar, Ak Parti MHP koalisyonuna rezerv üzerine rezerv koyuyor.
Oysa bürokraside oldukça güçlü olan MHP, siyasette de iktidar olabilir. Bunu Ak Parti MHP koalisyonu tesis edebilir.
Benim fikrimi soracak olursanız, baştan bu yana savunduğum, “olmayanı görüp” seçimlerin yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü hangi parti olursa olsun tek başına güçlü iktidarların “Büyük Türkiye idealine” giden yolda belirleyici olduğunu düşünüyorum.