Filistin, sahip olduğu manevi ve dünyevi zenginliklerle bir gelin gibidir.
Filistin tarihsel süreç içinde pek çok medeniyetin merkezi olmuş ve bu topraklar, kültürel zenginlikleriyle de daima dikkat çekmiş. Tarih boyunca anlatılan hikâyelerde ve şairlerin dizelerinde Filistin, bir gelin olarak vasıflanır.
"Süslü Gelin" tabiri Filistin'i anlatabilmek için bir betimlemedir. Ve hiçbir betimleme Filistin'i bu kadar güzel anlatamaz.
TÜBİTAK'ta program koordinatörü olarak görev yapan Gazzeli mühendis Dr. Nihad Abunasser'ın bir söyleşisine iştirak ettim. Dr. Nihad da konuşmasına "gelin" metaforuyla başladı.
Nihad: "Filistinliler, Filistin'i bir gelin olarak gördüler. Çok güzel bir gelin ama zorbalık yapılarak başkasıyla evlendirilmek isteniyor. Evet, zalimlerin, canilerin göz diktikleri coğrafya bir toprak değil, güzel bir gelindir. Süslü bir gelindir. Bu gelini güzelliği ve çekiciliği ile elde edemeyenler uzunca bir süredir tecavüz yönetimini kullanıyorlar! Affınıza sığınıyorum, ancak dünyanın gözü önünde ağzı salyalı İsrail'in gerçekten tecavüzüne maruz kalıyor bu gelin. Bu gelinin tülleri altında yaşayan her bir çocuk ya da yetişkin her an öleceğini bilerek yaşıyorlar. Bu gelini korumak için ölümü seçmiş durumdalar. Binlerce çocuk katlediliyor bu gelin için. "Sizlerden tek isteğimiz; bu geline göz diktirtmeyin!" sözleriyle başladı konuşmasına.
Bu sözleri dinlediğimde Mehmet Zahit Kotku'nun: "Ölmek istemeyeceğin yerde bulunma!" sözü aklıma geldi.
Filistinliler ölmek isteyecekleri/istedikleri yerde bulunuyorlar. Ya biz?
Korumakla mükellef olduğumuz geline mütemadiyen tecavüz etmeye kalkışanların kültürel kutlamaları olan yılbaşı kutlamaları önümüzde.
Ülkemizde de yılbaşı kutlamaları gırla gidecek. Müslümanların yaşadığı Türkiye'de!
Alkol ve fuhşiyat sınırları zorlanacak. Haram ve bataklığın içinde eğlenceler olacak.
Düşünsenize kim böyle bir anda ve bir yerde ölmek ister ki?
Çünkü öyle demedi mi Şems-i Tebrizî: "Herkes ölecek yaşta!", öyle demedi mi Kotku: "Ölmek istemeyeceğin yerde bulunma!"
Bu güçlü metafor, sadece bölgenin değerini ve güzelliklerini vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda bu toprakların çeşitli güçler tarafından nasıl arzulandığını da simgeler.
Filistin, zengin tarihî mirasıyla, âdeta zamanın süslü bir gelini gibidir.
Filistin'in tarihi, aynı zamanda sürekli çatışmaların ve güç mücadelelerinin de bir öyküsüdür.
Tarih boyunca, Filistin toprakları, çeşitli imparatorluklar ve devletler tarafından ele geçirilmeye çalışılmış, ancak hiçbir zaman tamamen sahiplenilememiştir.
Ortada bir Filistin sorunu yoktur. Terörist bir devlet olan İsrail sorunu vardır. Bu soruna uluslararası toplumun yaklaşımı hepimizin malumu. Ancak bölgedeki siyasi, ekonomik ve sair çıkarlar toplumların da hakların da önüne geçmekte.
Türkiye başta olmak üzerek İslam dünyası, Filistin'in bağımsızlığı ve halkının refahı için çeşitli çabalar göstermiş, ancak çoğu zaman uluslararası siyasetin gölgesinde kalmıştır.
Türkiye'nin, özellikle son dönemlerde artan diplomatik ve insani çabaları, bölgenin istikrarı için ve halkı için bir umut ışığıdır.
Filistin'in "süslü bir gelin" olarak betimlenmesi, bu toprakların tarihî ve kültürel zenginliğini, aynı zamanda uluslararası arenada yaşanan çatışmaları ve mücadeleleri anlamamıza yardımcı olur.
Filistin'de yaşanan terör devleti İsrail'in mütecaviz tutumu, sadece bir politik mesele değil, aynı zamanda derin hurafe ve ideolojik bağlamları da içeriyor.
"Süslü gelin", tarih boyunca birçok zorlukla karşı karşıya kalmış olsa da hakkaniyet ve barış içinde bir geleceği hak etmektedir artık.
Süslü gelin için her ne kadar dünyanın sorumlulukları varsa da, özellikle biz onu korumakla yükümlüyüz.
Filistin bizim için artık bir namus meselesidir. Kırmızı çizgidir.
Ailemizin namusuna gösterdiğimiz hassasiyeti süslü gelin için de göstermek zorundayız.
Ölmek istemeyeceğimiz bir yerde bulunmaktansa; ölecek yaşta olduğumuzu düşünerek, namusumuzu kirletmeye çalışanları ölmek isteyeceğimiz yerden savalım.