AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana her kritik gelişmeyi hükümeti çökertme aracı olarak kullananlar, şimdi Suriye sopasıyla yeni bir dayak provası yapıyorlar. Bunların kim/kimler olduğunu herkes çok iyi biliyor.
28 Şubat sürecinden hafızamıza kazınan Hürriyet Yazarı Ertuğrul Özkök, 18 Mayıs 2012 tarihli köşesinde kamuoyunun yandaş gazeteciler tarafından yanlış yönlendirildiğini iddia ederek, Suriye’de havanın kötü olmadığını yazdı.
Suriye’den komşu ülkelere sığınmaya kalkışan, tankların altında ezilen, top atışlarıyla parçalanan, kimyasal silahlarla nefesleri kesilen on binleri, harap olmuş binaları, hayalet şehre dönen toprakları görmezlikten geldi.
Bir köşesinde “Ben bir domuzum”, bir başka köşesinde “köpek olduğumu ispat edebilirim” diyerek hayvanlar aleminde ruhunu dinleyeceği sakin nehir kenarı arayan bu zat, o yazısında ölüm haberleriyle bakın nasıl dalgasını geçiyor: “Esad rejimi halkı inletiyor, halk Baas diktatörlüğünden illallah ediyor. Esad gitti gidecek. Yaratılan hava buydu değil mi?”
Takmış Dışişleri Bakanı’na devam ediyor: “Yani bakanın uçağının motor gürültüsü kesilince duyduklarımız çok farklı.”
Referans aldığı Cumhuriyet’teki bir habere gönderme yaparak şu yoruma katıldığını ifade ediyor: “Muhalefet içindeki çatlak daha da büyüyor. O kadar büyüyor ki Arap Birliği aralarındaki sorunları tartışmak için bile bir araya getiremiyor.”
Sonra?
Rejim çökse bile bu durumun Esad ailesinin siyaset sahnesinden silineceği anlamına gelmeyeceği yorumunu yaparken, şu tezi işliyor: “Ülke işgal edilirse Şam Merkezli yeni bir devlet kurulabilir.”
Aynı adam 20 Temmuz 2012 tarihli köşesinde AK Parti’ye ömür biçiyor bu defa: “Bugün 66 yaşındayım, AKP’nin yıkılışını göreceğimi umuyorum.”
İnsanları ve kurumları dinamik kılan, temel faktörlerden biri geleceğe dair umutlarıdır. Aksi halde, 62 yıldır iktidar yüzü görmeyen CHP, nasıl ayakta kalırdı!
Ardından, 26 Temmuz 2012’de Suriye tezi başka bir boyuta dönüştü. Daha önce Suriye’nin asla parçalanmayacağını ve Esad’ın kalacağını iddia eden yazar, Kürt sınırının bin 200 kilometreye uzandığını belirtip “Kürt baharı sınırımıza dayandı” dedi. Olayları “stratejik derinliğin artçı depremi” olarak yorumladı.
Esad’a umut bağlayıp bir ay sonrasını bile göremeyen yazar, hazindir, hükümeti, öngörüsüzlükle suçluyor.
Operasyon planı
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu aradım, uzun bir sohbetimiz oldu. Bu tür yazıları hatırlatınca güldü: “Onlar daha önce de Esad’ın kalacağını ve Suriye’nin güllük gülistanlık olduğunu yazıyorlardı. Şimdi Esad rejiminin sonunun geldiğini anladılar.”
Devam etti Davutoğlu: “Haklılığımızı teyit eden gelişmeler olunca, bizi, partimizi, hükümetimizi yıpratmak için yeni kampanya başlattılar.”
Bakanın sözünü ettiği kampanya iki ayrı odaktan yürütülüyor. Biri PKK’nın Kuzey Suriye’de devlet kurduğu iddiası, diğeri mülteci kamplarındaki isyanlar. Bakan, “Esad kalacak” diyenlerin şimdi “Suriye bölünüyor, PKK devlet kurdu” demeye başlamasını ve kamplardaki güdümlü isyanları, hükümete yönelik menfi kampanyanın parçası olarak görüyor.
Sohbetin satır aralarından çıkardığım bir başka gerçek var. Tüm bu gelişmeler güvenlik zirvesinde detaylarıyla ele alınmış, kampanyanın hangi merkezden ve nasıl start aldığına dair çok özel bilgiler paylaşılmış.
Yani devlet o gizli eli biliyor.
Peki, PKK Kuzey Suriye’de PYD ile işbirliği yaparak bir devlet kurabilir mi? Başbakan Erdoğan’ın açıkça ifade ettiği gibi Bakan Davutoğlu da söylüyor: “Buna asla izin vermeyiz.”
Nasıl olacak? Kuzey Irak tekerrür edemez mi?
Davutoğlu’na göre bu ihtimal mümkün değil. 12 yıl süren yönetim boşluğu, Çekiç Güç’ün bölgedeki rolü ve dağlık coğrafya gibi birçok faktörün Kuzey Irak’taki oluşuma yol açtığını düşünen bakan, aynı şartların Suriye’de geçerli olmadığı kanaatinde.
O halde çözüm? Esnek Libya Modeli...
Bakan şöyle tarif ediyor: “Geçiş döneminde Libya’daki gibi Ulusal Konsey kurulsun, konseye Libya’dan farklı Esad rejimini temsil eden ancak katliama karışmamış isimler de katılsın.”
Planın hiçbir yerinde, Nusayri veya Kürt Devleti gibi Suriye’nin parçalanması esasına dayalı senaryolara yer yok. Bakan: “Nusayrilerin dini haklarını, Kürtlerin kültürel haklarını korumasına saygılıyız. Tüm unsurların bir arada kardeşçe yaşayacağı demokratik ortamın kurulmasını arzu ediyoruz.”
Bu konuda umutlu bakan...
Halep’in muhaliflerce ele geçirilmesi halinde Şam’ın direncinin büyük ölçüde kırılması bekleniyor.
Bu noktada kritik soru şu: Esad, 2013’ü görür mü?
Davutoğlu, Suriye’deki değişimin hız kazandığını ve Esad rejiminin bu yıl içinde yıkılacağını düşünüyor: “Geçen sene bu zamanlar Libya’daki seçimleri konuşuyorduk, gelecek sene bu vakit Suriye’deki seçimleri konuşuruz inşallah”
Herkesin zihninden geçen soruyu yönelttim bu kez bakana. Hükümet PKK’nın Suriye’de etkinlik kazanacağını öngördü mü?
Davutoğlu: “Suriye’deki gelişmeler öngörmediğimiz durumlar değildir. Bir risk aldık doğru, ancak Esad’ın yanında yer alsaydık, tüm Suriye’yi kaybederdik. Tekrar ediyorum sınırımızda PKK yapılanmasına asla izin vermeyiz.”
Nasıl olacak bu?
Bakan ayrıntıya girmedi, ancak sohbetten çıkardığım sonuç şu: Güvenlik zirvesinde bu risk ayrıntılı olarak ele alınmış ve sınırdaki PKK hareketliliği tehdit haline gelirse sınır ötesi operasyon masada.
Olası operasyonun tüm detayları planlanmış, biline...