Yakın zamana kadar hangi düzeyde olursa olsun uluslararası görüşme trafiğinin değişmez bir numaralı maddesi PKK sorunuydu. Özellikle, küresel etki gücüne sahip ülkelerle bu konu bir şekilde mutlaka müzakere edilirdi.
Altı aydan beri ise değişmez gündem artık Suriye... Küresel bir ekonomik dev olan Çin’de bile gözler bir yandan ticari işbirliği seçeneklerini tararken, akıllarda yine Suriye vardı.Gelişmeler, daha uzun bir süre konunun akıldan çıkmayacağını gösteriyor.
Türkiye, yine her seviyede ama özellikle Başbakan, görüşmelerinde hemen hemen bütün dünya liderlerine Suriye’yi anlatıyor ve önemli başkentlerin ilgisini sınırımızdaki drama çekmeye çalışıyor.
Bu mesainin alışılandan daha yoğun olmasının sebebi, Başbakan’ın dün ani bir kararla yaptığı basın toplantısındaki şu sözlerde gizlidir: “Birçok ülke hala Suriye’de olup bitenlerin farkında değil. Özellikle İran ve Rusya’da dinledik. Bu ülkede yaşananları teröristle mücadele zannediyorlar.”
Erdoğan’ı, Güney Kore’den beri yakından izliyoruz. Obama, Medvedev, Ahmedinejad ve Hamaney görüşmeleri, İstanbul’daki “Suriye’nin Dostları” toplantısı vb. Dünkü sözleri, bütün bu süreçteki en ileri ve ağır olanlarıydı. Sabrın ötesine geçen ve daha kararlı, daha aceleci bir yaklaşımı içeren ama dikkatlice kullanılmış sözler diyebiliriz.
Türkiye, Esad’ın Annan Planı’ndaki sorumluluklarını yerine getirmeyeceğini zaten tahmin ediyordu. Buna rağmen, bir on gün daha dişlerini sıkmakta sakınca görmedi ama tahminleri maalesef gerçekleşti.
İşin daha esef verici yanı ise, Esad’ın böylesine hassas bir atmosferde yapılabilecek bütün hataları art arda işlemeye devam etmesidir. Annan’ın tanıdığı 10 günlük sürenin tamamını öldürerek geçirmekle kalmadı, üstüne üstlük son gün Türkiye sınırında kurşun ve ölüm yağdırdı.
Ankara yeni durumu uluslararası hukuk diliyle “sınır ihlali” olarak görüyor ve bu noktadan sonra Esad iş başında kaldığı müddetçe hiçbir çözüm önerisini duymaya bile tahammülü olmadığını her şekilde ifade ediyor. Erdoğan, saldırının ardından dün buluştuğu Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’ya bu tavrını anlattı. Çin malum, BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkını Suriye için cömertçe kullanmaya kararlılıkla devam ediyor. Yine de Çin dahil “Esad’ın dostları” olarak tanımlanabilecek grubun giderek motivasyon kaybettiğini söylemek mümkündür. Başbakan, muhataplarındaki tavır değişikliğini, “Son görüşmelerde artık birlikte çalışalım demeye başladılar” diyerek açıklıyor.
Yaşanan süreci diplomatik açıdan bugün itibariyle şöyle özetleyebiliriz. Bir yanda Suriye’nin dostları, öte yanda Esad rejiminin dostları arasında dünyanın gözü önünde bir satranç oynanıyor. Birinci grubun taşlarını Türkiye, ikincisinin ise Rusya oynatıyor.
Bununla birlikte Türkiye’nin sınır ihlalini gerekçe gösterip bir askeri müdahalede bulunup bulunmayacağı da giderek büyük merak konusu haline geldi. Başbakan, “Hatay’a sığınan Suriyeliler, ‘Türkiye neden bizi kurtarmıyor” diye sitem ediyor. Biz de son gelişmeleri değerlendirip ona göre karar vereceğiz” deyince merak daha da arttı. Ancak, yine Başbakan’ın sözlerinden anlaşılıyor ki, Ankara’nın oyun planı BM Güvenlik Konseyi’nin Esad’ı gerçekten durduracak yeni bir paket hazırlaması üzerine kuruludur.
Ama, BM Güvenlik Konseyi kararlarının hangi sonuçları barındırabileceği de ortadadır.