Dünya, güçlü olanın sözünün hukuk kabul edildiği barbarlık çağından geçiyor. Amerika’nın İran’a karşı sürdürdüğü ambargocu politika açık örneğidir. Bir, İran’ın nükleer silahı yok, iki, üretmesi için yıllar geçmesi gerekiyor, üç, üretse bile Pakistan’ın durumundan farklı bir durumu olmayacak, 6 bin 500 nükleer silaha sahip Amerika’ya karşı kaç tane nükleer silah kullanabilirsiniz?
Ama Amerika, saçma bir bahaneyle İran halkının yaşam hakkına doğrudan saldırıyor. Bu barbarlıktır. Yarın İran halkı, yeterli gıda bulamaz, hastaları için ilaç arar, çocuklarını koruyamaz hale gelirse, kim mutlu olacak, tek başına İsrail! Çünkü İsrail barbarlığı kurumsallaştıran bir sözde devlet, 2 milyon Gazzeli’ye yaptıklarının da Hitler’in 1940’ta Varşova Yahudi gettosuna yaptıklarından ne farkı var?
Ne demişti, Siyonist Gregg Roman Middle East Forum toplantısının açılış konuşmasında: İsrail için İran bugünün, Türkiye yarının düşmanıdır.
Sözün bittiği yerdir, beka mücadelemiz uzun sürecek belli. Fırat’ın doğusunda şekillendirilen adı Kürt, aslı PKK terör ama esası Büyük İsrail devleti budur. Doğu Akdeniz’deki büyük enerji servetinden Türkiye’yi uzak tutma gayretleri, o bölgede yaşanılan gasp politikası da budur.
Kararlılık esastır, gerisini onlar düşünsün
Milli Savunma Bakanı Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Güler, son olarak Libya, Sudan ve Somali’ye askeri ağırlıklı çok önemli ziyaret gerçekleştirdiler. Ziyaret, emperyalizmin manevralarına net bir cevap niteliğindeydi.
FETÖ’cülerin açık tehdidi altında çalışmalarını sürdüren Tümamiral Cihat Yaycı’nın 2010’da kaleme aldığı bilimsel makalenin yaşama geçmesiydi Libya ziyareti. Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Mustafa Al-Sarraj ile Yaycı’nın Yunanistan’ın Libya’nın 39 bin kilometrekarelik deniz alanını nasıl gasp ettiğini, Türkiye-Libya deniz irtibatını kesişini ve yasadışı hidrokarbon arama ihaleleri yaptığını gösteren harita paylaşıldı.
Al-Sarraj bu ziyaretten hemen sonra Türkiye’ye geldi, Erdoğan ile görüştü. Yunan basınına bakıyoruz, resmen ‘ciyaklıyorlar.’ Türkiye’nin haklı gerekçelerini saldırganlık ilan etmeler, Ankara’nın Doğu Akdeniz’de oldubittilere izin vermeyeceğini anlayarak hemen kapı bekçisi oldukları batılı emperyalistlerin koltuğunun altına sığınma manevraları yorumlara yansımış.
Özellikle son dönemlerde yaşadıklarımız, bize Yunanistan’ın da İsrail gibi bir vekil devlet (proxy state)olduğunu işaret ediyor. Güçlü emperyalist devletlerin bölgesel çıkarları için var ettikleri, yeri geldiğinde uluslarının varlığını zora sokarak emperyaliste hizmet eden devlet yapılanması.
Vekil devlet, Doğu Akdeniz’de güç devşirmek için Mobil Exxon’un ABD bayraklı sondaj gemisinin arkasına sığınıyor, normal devlet, Türkiye gibi, aynı bölgeye kendi bayrağını taşıyan Fatih sondaj gemisini güçlü donanmasıyla gönderip vekil olana değil, emperyaliste ‘fazla yaklaşma’ mesajı veriyor, aradaki fark bu.
Vekil devletler olarak İsrail ve Yunanistan’ın ABD bayrağı altındaki ittifakının hedefi Türkiye’yi bölgeden uzaklaştırmak, geçiniz.
Hepsi hak ettiğini alıyor
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay’ın İtalya’daki Libya Konferansı’na “bakalım kim ne hesabın içinde” sorusuna bulmak için gittiği çok belli. Yoksa orada, İtalya ENI şirketinin gemisini Kıbrıs sularından kovalamış Türkiye’nin karşılaşacağı sorunları bilmez mi tabii ki bilir. Nitekim Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı cephenin üyesi Mısır’daki Sisi diktatörlüğünün Bingazi’yi elinde tutan Haftar yönetimi eliyle Libya’yı bize kapatmaya çalıştığını, İtalya’nın da ortağı olduğunu öğrendik, konferanstan çekildik.
Kelimenin tam anlamıyla at izinin it izine karıştığı bir bölgede beka mücadelesi veriyoruz. Bu nedenle, denizaltı filomuzun güçlendirilmesi, TCG Anadolu ile deniz-hava kuvvetlerinin devreye girmesi, Kıbrıs’a orta menzilli füze sistemlerinin yerleştirilmesi ve hava kuvvetlerimizin F-35’lerin dışında da alternatif sistemlerle donatılması gereken dönemdeyiz.
Allah yar ve yardımcımız olsun.