Vatansız çocukların kalbinden geliyorum ayağımın tozuyla değil çamuruyla...
Bu yazıyı İdlip'ten yazıyorum. Toz yok, çamur var. Kaldırım yok, kenara çekilmek yok, üst kat yok, hiç tanımadıkları insanların eskilerini giyip gıcır gıcır gülümseyen yetimler var burada.
Bizi görür görmez dolan gözlerden taştım geliyorum. Yaşlıları gözyaşı ağacı gibi, sallasan vatan özlemleri yaprak dökmez, o kadar diri özlemleri.
İdlip çocuklarıysa misafir kırıntıya üşüşen serçeler gibi kimi kanadını gösteriyor sana, kimi de uçamadığı gökyüzünü.
Yüzleri her an, buldukları dala sarılıp, umdukları cennete gidecek gibi.
Bir dokunsan bin ah edecekler zalimlere, öyle çok dokunmuşlar ki.
Önce çadırlara girdim, yerde halı rolü yapan naylon muşambalar. Sırtlarını dayayacak duvarları yok lakin Allah'a dayanmışlığın tevekkülü dillerinde...
Çocukların ayaklarında şehit babalarının ayakkabıları, kalbine tam olmuş lakin ayağından çıkacak gibi duran o ayakkabılar keşke vicdanımızın üzerinde de gezinebilseydi.
Mazlumlar yalnız yaşar, toplu ölür... Yaşamaya iştahsızlar ama bir selam ver bak nasıl gül bahçesi oluyor çadır önleri.
Çekiştiriyorlar seni ama bir şey istemek için değil onların gözlerine bakman için çekiştiriyorlar.
Zalimlerin yaptıklarına tok, senin merhametine aç bu mazlumları salya külahı olmuş, Esed peçetesi olmuş gazetelerin yalanlarından kurtaracak tek şey senin merhametin.
Göğü göstererek Allah Allah Allah diyen mazlum teyzelerin duasına ağlayarak telaffuz ettikleri tek ülke “Türkiye”.
İçimizdeki büyükbaş sineklerin konmaya tenezzül etmeyip siyaset çamuruna bezedikleri bu mazlumları garipleri sevindiren tek şey yine senin şefkatin.
Ve işte o zaman anlıyorsun Recep Tayyip Erdoğan sadece bir Cumhurbaşkanı değil. O , zeytin ağaçları altında tane tane ölen Erva’nın saçlarını gözyaşıyla ıslatan baba. O, sana şehit torunlarını ağlayarak anlatan Hatice Teyzenin tesellisi. O “ Sırtını bize, yüzünü cennete dönmüş Aylanların kumdan kalesi."
Ona edilen duaları vuramayacaksınız. Halep zindanlarında yıllardır göremediği evladını anlatırken kucağını açan bir annenin yine de Hamd olsun Erdoğan diyerek niyazına gömülüşüne engel olamayacaksınız.
Tatil planlarınızın arasına İdlip’i de koyun Allah aşkına. Valizlerinizi değil kalbinizi doldurun yeter. Orada yokluğun içinde size kahve ikram etmeye çalışan kız kardeşlerinizin cömertliği , sizi vicdan cimriliğinden kurtaracaktır.
Ne demiştim, mazlumu seveni üzmekten mazlumu üzeni de sevmekten Allah’a sığınırım. Ziyaretimizi onları dert edinen gazeteci kardeşlerimiz İç İşleri Bakan Yardımcımız Sayın İsmail Çataklı ve Hatay Valimiz Sayın Rahmi Doğan’la gerçekleştirdik.
Hatay Valisi Rahmi Doğan çadırları ve Briket evleri gezerken sadece bir Vali olmadığını bir kez daha kanıtladı. Ayağındaki ayakkabılar o çamura alışık elleri yetimlerin başını okşamaya alışık, dili o coğrafyanın yaşlılarına teselli olmaya alışık... Onunla gezdiğimiz sokaklardaki mazlumların alışığı olmak kalbinin ve adamlığının en güzel rütbesi.
Kimin ne derdi var hepsini biliyor, gittiği yere koltuğuyla değil merhametiyle giden babacan bir vali tanıdım bugün. Allah ondan razı olsun...
Yine mazlumların cömerti Afad ve Kızılay ekibi. Hiç şaşırtmadılar, adresi öyle güzel biliyorlar ki attıkları konum da vicdan haritasından.
Nihayetinde, bu kardeşlerimizin Suriyeli değil Suriyesiz olduklarına gösterdikleri şerefi başımın üstüne koyarak dönüyorum...
Yine geleceğim...
Allah zalimlerin attığı çamuru kurşunu ıskalatandır.
Hakikate isabet bu yolculuğu asla unutmayacağım...