"6 erkek tarafından tecavüze uğradım. Hapishaneye girip tecavüze uğramayan tek bir kadın yok. Küçük bir kıza bile tecavüz ettiler…"
Yukarıdaki sözler, Suriye’li bir hanım kardeşimize ait. Azınlık Nusayri rejimine karşı ayaklanmanın başladığı 2011 yılından bugüne binlerce kadın ve çocuk Esed ve İran’ın kontrolündeki zindanlarda işkence gördü, tecavüze uğradı. ‘Resmî’ rakamlara göre şu an Suriye’deki işkence ve tecavüz zindanlarında 7 bin kadın ve çocuk bulunuyor. Bu rakam kayıt altına alınmış tutsak sayısı, ya kayıt altına alınmayanlar…
Vicdan Hareketi’nin Suriye’deki işkence ve tecavüz zindanlarındaki kadın ve çocuklara dikkat çekmek için Cuma günü İstanbul Sultanahmet’te düzenlediği eylemdeydim. Sultanahmet Meydanı’nı dolduran kardeşlerimle birlikte Suriye’deki tutsak kadın ve çocukların serbest bırakılması için haykırdık.
Hareket adına konuşan Gülden Sönmez, “Hemen, şimdi tecavüzü savaş silahı olarak kullanmayı bırakın. Hemen, şimdi kadınlara acımasızca yapılan işkenceyi durdurun. Hemen, şimdi tüm Suriyeli kız kardeşlerimizi serbest bırakın. Bırakın evlerine dönsünler, bırakın ailelerine kavuşsunlar. Ve herkes için insanca yaşam istiyoruz. Suriye zindanlarındaki son kadın ve çocuk özgür oluncaya dek ayaktayız!” dedi.
İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım da eylemde yaptığı konuşmada sorumluğumuzu hatırlattı: “Liderlere sesleniyorum. Suriye zindanlarında kadınlara ve çocuklara işkence edilirken nasıl yerinizde oturuyorsunuz? Sessiz kalan herkes bu katillere yardım ediyor. Ey Müslüman halklar yazıklar olsun size. Bizler, bu çağda yaşayan erkekler olarak titreyelim ve kendimize gelelim. Müslüman kadınlar kirletilirken aslında bizim insanlığımız kirleniyor.”
Suriye’deki işkence ve tecavüz zindanlarında tutulan kadın ve çocukların tek ‘suçu’, ailelerindeki erkeklerden herhangi birinin azınlık Nusayri rejimine başkaldırması. Babası, kocası, ağabeysi isyana katılan kadın ve çocuklar zindana atılıyor.
Eylem sadece İstanbul’da yapılmadı. Türkiye’nin 81 şehrinde ve 23 ülkede aynı gün Suriye’deki işkence ve tecavüz zindanlarındaki kadın ve çocukların serbest bırakılması için bir araya gelindi ve açıklamalar yapıldı.
Eylemin gerçekleştiği gün “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”ydü. Özgürlük adı altında kadını daha çok sömürmeye yönelik taleplerin kadınlar eliyle pazarlatma gününe dönen 8 Mart’ta mezkûr eylemin yapılması yerinde olmuş.
8 Mart günü gündüz vakti onbinler Sultanahmet’te insanlığın onuru, tecavüz edilen kadın ve çocukların özgürlükleri için bir araya gelirken, akşam Taksim’de toplanan bir güruh da farklı şeylere özgürlük istemek için toplanmışlardı. Tek dertleri bacak aralarının özgürlüğü olan azgın güruhun açtıkları pankartlarda yazılanları burada yazmaktan ar ederim!
İşte bu azgın güruh ezan okunurken ıslıklarla ezan sesini bastırmaya çalışmış. Beyinleri bacak aralarına akan azgın ve tatminsiz güruhun 15 Temmuz akşamı işgalciyi histeri içerisinde alkışlamalarını da unutmamak gerek!
Dünya onbinlerce kadın ve çocuk tecavüze, işkenceye mâruz kalırken, kadınlar gününden anladıkları bacak arası özgürlüğü olan güruhun ezanı ıslıklayıp işgalciyi alkışlamaları tıynetlerinin gereğidir!
Beyinleri bacak aralarına akan azgın ve tatminsiz güruhunun eline fırsat geçtiğinde neler yapabileceğini de Suriye örneğinde görebilirsiniz.
“Bekâ meselesi mi varmış” diyenlere de şimdiden “ahmak” diyebilirsiniz, çünkü onlar “olmaz” dedikleri hâdiseler vukû bulduktan sonra kendilerine ahmak denilmesine izin veriyorlar!..