2011-2016 arasında Suriye sorununu “diplomasi” ile çözme gayreti bize bir şey kazandırdı mı, hayır. Türkiye, 15 Temmuz ihanetinden hemen sonra gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekatı ile Suriye’de bugünkü asimetrik üstünlüğünü yakaladı. Özellikle Afrin’de sergilenen olağanüstü askeri beceri gelişmenin zirve noktasıdır. Eğer bugün, Rusya ve İran ile “Astana Süreci”ni –mesela- İdlib’de iyi götürebiliyorsak, bu, diplomasiden çok, TSK’nın sınırdaki büyük gücünden kaynaklanmaktadır.
Çünkü Suriye esas olarak bir savaş alanıdır, önce generaller sonra diplomatlar konuşur.
Bir ay önce uyardım, (https://www.star.com.tr/yazar/amerikanin-bir-yere-gittigi-yok-harekati-hemen-baslatin-yazi-1420398/ ) bakın, Amerika’nın yanında Rusya’nın da Münbiç’te, PKK-PYD unsurlarının paçavralarıyla devriye attıkları bir döneme geldik dayandık. (O paçavranın yanındaki her bayrak bizim potansiyel düşmanımızdır, uyaralım.)
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Putin, Erdoğan’a, tüm Suriye topraklarının Şam yönetiminin kontrolünde olması gerektiğini söyleyecek” dedi mi dedi.
Moskova’nın gündeminde Suriye’nin kuzeyinde güvenlikli bölge yok aslında…
Amerika Suriye’nin kuzeyine İsrail için kurulmuş bir “Arap NATO”sunu, Rusya da, Şam-PKK hattında sağlayacağı anlaşmayla bir başka askeri yapılanmayı yerleştirme peşindeler.
Seyredecek miyiz, hayır. ABD’nin gitmesi halinde orada Baas üniformalı PKK olması bizim için çözüm müdür, hayır. Veya, Körfez ülkeleri-Mısır’dan gelen askerlerin kuracağı güvenli bölge bizim için güvenli midir, hayır.
O zaman, girmek zorundayız.
Esed diye biri yok, anlamadın mı…
Bu ülkede bir grup hala, Suriye diktatörü Esed’in bu savaşı kazandığını söyleyerek Türkiye’nin stratejisini etkilemeye çalışıyor, palavradır.
Ülke topraklarının üçte ikisi Rus, üçte biri de Amerikan işgalinde olan, Simferepol’dan farkı kalmamış Şam’da yaşamasına izin verilen Esed hangi savaşı kazandı, biri bana söylesin.
Bitmedi… Trump’ın Türk ekonomisi için kullandığı “devastate” (yerle bir etme) kelimesini de “Trump tarzı pazarlık arayışı, ciddiye almamak lazım” falan diye yorumlayanlar da var…
Eğer Türkiye, “Esed savaşı kazandı, elini sıkmak gerek” diyenlerle “Amerika’sız biz bu işlerin altından kalkamayız, Trump’ı idare edelim” diyenlerin tahterevallisinde Suriye’de bir çözüm arayacaksa, açık söylüyorum, yanarız!..
Sayın Erdoğan… Yeni saldırı geliyor…
Uyarıyorum. ABD’deki neo-con/Siyonist lobi, Erdoğan’ı,“DAEŞ’e karşı mücadelede güvenilmez” (PKK’cı Bret McGurk’ünWashington Post yazısı )¹ ve radikal örgütlere silah temin eden ( FETÖ’cü Siyonist Michael Rubin’inyazısı)² karanlık portre olarak tarif eden yeni bir kampanya başlatıyor.
Devamı, Erdoğan’ın başkanlık meşruiyetinin tıpkı Venezuela’nın Maduro’suna yaptıkları gibi küresel zeminde sorgulanmasıdır.
Bu saldırının iç politikaya yansıyan yüzünde aranan “dünyaca saygın ılımlı muhafazakar politikacı” karakteri hangi vesayetin cebinden çıkar, ona hangi sürpriz isimler destek olur, yolunu açar, 1 Nisan sabahından itibaren göreceğiz.
Bütün bu emperyalist komploları göğüsleyecek güç, “yeniden kuvvayı milliye”dir…
Kuvvayı milliye;
Amerikan emperyalizmine,
Rus hegemonyasına,
Çin’in çek defterine,
Avrupa’nın sinsiliğine
direniş demektir…
Bizim, gelişen her duruma göre söyleyecek bir sözümüz yok, yaşam karşısında değişmeyecek, bir tek sözümüz var:
Bu topraklarda son sözü, millet söyler…
(1) https://www.washingtonpost.com/outlook/trump-said-hed-stay-in-syria-to-beat-isis-instead-hes-giving-it-new-life/2019/01/17/a25a00cc-19cd-11e9-8813-cb9dec761e73_story.html?noredirect=on&utm_term=.eb4bfb954702
(2) https://www.washingtonexaminer.com/opinion/its-time-to-designate-turkey-as-a-sponsor-of-terrorism