Kürt aydını Orhan Miroğlu, geçen hafta STAR’daki yazısında kritik bir soru sordu: “PKK , acaba Ortadoğu yeniden şekillenirken, KDP( Kürdistan Demokrat Partisi) gibi Amerika’yla ve Batıyla müttefik bir güç olmanın avantajını ve ayrıcalığını yakalayabilir mi?Yani PKK Amerika’nın yeni KDP’si olur mu?”
Miroğlu,“Öcalan ve PKK’nin bu ihtimali oldukça önemsediklerine” dikkati çekti ve “Kürt siyasi hareketinin Türkiye’ye ve çözüme mesafeli durmasını” buna bağladı.
Bir fotoğraf çekip, konuyu buraya bağlayacağım:
* * *
Son 12 yılda Türkiye’nin ‘Kürt sorunu’nu çözmeye yönelik her adımı PKK tarafından ‘değersizleştirmeye’ çalışıldı.
30 yıldır en önemli sorunlar “Olağanüstü Hal’in sürmesi, Kürt siyasetine izin verilmemesi, Kürtçe’nin yasaklanması, Kürtlerin yaşadığı bölgelerin geri bırakılması, halkın göçe zorlanması”ydı.
OHAL kaldırılırken, parti kapatmayı kaldıran anayasa değişikliği yapılırken, Kürtçe kursları, üniversitelerde Kürtçe bölümleri açılırken, okullarda Kürtçe dersleri başlarken PKK “Türkiye’de iyi şeyler oluyor” mu dedi?
Ya Doğu ve Güneydoğu’ya devlet eliyle milyarlarca dolarlık yatırımlar başlarken?
Veya ‘Olağanüstü hal’den ‘olağanüstü ekonomik teşvik hali’ne geçilirken?
Hem ‘değersizleştirme’ operasyonu sürdü, hem terör...
Kendini ‘Kürt siyasetinde tek yetkili’ görenler de bu değersizleştirme propagandasının sözcülüğünü yaptı.
“Devlet adımları gecikmeli attı, yetersiz kaldı”denilebilir, doğrudur da. Ancak “bu yapılanlar, demokratikleşme ve çözüm iradesinin kanıtı olarak yetmez” denilemez.
* * *
Örgütün ‘barışa direnmesi’ anlaşılabilir...
Sadece tek bildikleri iş terör olduğu ve ‘sivilde’ ne yapacaklarını bilmedikleri için değil, para getiren her türlü ticaret ve Avrupa’daki örgütlenmenin ne olacağı da onlar için ciddi sorun.
Daha önemlisi, işbirliği yaptıkları, yardım aldıkları istihbarat örgütleri ‘kafanıza göre bitirdim diyemezsiniz, daha yapacak çok işimiz var’ diyor olabilir...
Ve en yeni olanı;
Suriye’deki kaostan yararlanılarak “Kuzey Suriye’de PKK/PYD denetiminde bir özerk Kürt bölgesi fırsatı”sunulmuş, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ‘örnek’ gösterilmiş olabilir...
Bu ‘fırsatı’ kimler, hangi hesaplarla sunmuştur, ne kadar gerçekleşebilir ayrı bir analiz konusu... İlk adım olarak Miroğlu’nun başta değindiğim yazısına bakılabilir.
Yine bunun fırsat mı ‘tuzak’ mı olduğuna ilişkin önemli ipuçları ‘Kuzey Irak Kürtleri ve Barzani ailesinin öyküsü’nde bulunabilir. ABD’nin PYD’ye destek vermesi üzerinden yapılan “ABD Kürtleri bu kez satmayacak” yorumları daha önce neler yaşandığını da anlatıyor örneğin...
Buna rağmen PKK, sadece ‘fırsat’ı görüp, önünde engel gördüğü Türkiye’yi terörle etkisiz hale getirme hesabı yapıyor; Suriye’de PYD’nin karşılaştığı her durumu Türkiye’deki çözüm süreciyle birleştiriyor.
* * *
Ve yazık ki aynı ‘tek yetkili’ Kürt siyasetçileri Ankara ve İmralı’nın çözüm iradesi yerine Kandil’in çözümsüzlük iradesinden yana tavır aldı bugüne kadar.
Ancak buna rağmen, dün HDP’nin İmralı heyetinin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la görüşmesinden sonra İdris Balüken’in yaptığı açıklamalar umut verici. HDP’nin şapkasını önüne koyup, ‘kanlı 6-7 Ekim’i ve süreci PKK’nın iradesine bırakmanın sonuçlarını değerlendirdiği umuluyor.
Çünkü her şeye rağmen, çözüm sürecinde eldeki ‘siyasal aktör’budur. Ve siyasetçiler ‘en ziyade müsahamahaya mazhar’dır.
Sadece ‘tek yetkili’ Kürt siyasetçiler değil, Kuzey Suriye hayali ile çözüm süreci arasında kararını çözüm sürecinden yana veren çok sayıda önemli Kürt siyasetçi var. Bu süreç, onlara da kulak verme süreci olacak. Çoğulculuk Türkiye siyaseti için ne kadar gerekliyse, Kürt siyaseti için de o kadar gerekli.
HDP’den beklenen, Ankara’yı demokratikleşmede adım atmaya teşvik etmek, yavaş kaldığında eleştirmek; ama aynı zamanda PKK’yı da silah bırakmaya teşvik etmek ve terör eylemleri olduğunda da eleştirmek...
Yasal zemin de, hükümetle, İmralı’yla, Avrupa’yla, Kandil’le görüşme yolları da açık.
Suriye’de ‘vaat edilmiş topraklar’ için Türkiye’de insanların ölmemesi onlara da bağlı...