Osmanlı'nın 1918'de devletler arenasından çekilmesinden sonra aynı coğrafyada kurulan ülkeler ile Osmanlı'nın siyaseten ve hukuken devamı olan Türkiye arasında tartışılan sorunlar ve görüşülen konular hiç bitmedi. Bugün bile süren birçok meselenin altını kazıyınca, bu durumu görürüz. Suriye ile geçmişte yaşadığımız "emlak meselesi" de bunlardan biri... Bugün bu konuya değinmek istiyorum.
"PROPAGANDA" DEĞİL GERÇEK!
Bundan yaklaşık 40 yıl öncesine kadar -özellikle sınır illerindeki- yurttaşlarımızdan bir kısmının Suriye bölgesinde kalan mallarını tasarruf ettiğini biliyoruz... Meşhur "Propaganda" filmi bunu anlatır. Ailelerinin bir kısmının Suriye'de kalması, mülklerinin bir tel örgü ile bölünmesi, bu filmde çok güzel işlenmişti. Pek tabi tüm malikler sadece sınır illerindekilerden ibaret değil! Geçen yıllar, bu durumu değiştirmedi fakat gelişen olayların; çözümü konuşabilecek zemini doğurduğunu düşünüyorum.
ANKARA ANTLAŞMASI
TBMM ve Fransız Hükümeti arasında 1921'de imzalanan Ankara Anlaşmasının 13. maddesi şöyle bir düzenlemeye gitmişti: "...hududun her iki tarafında oturan yerli ve yarı göçebe halk buradaki otlaklardan faydalanacak veya emlak, araziye sahip bulunanlar eskisi gibi haklarını kullanmaya devam edeceklerdir. Bunlar işletme ihtiyaçları için serbestçe ve hiçbir gümrük veya otlak resmi ve ne de başka bir resim vermeksizin hayvanlarını, araçlarını, tohumlarını ve bitkilerini taşıyabileceklerdir..."
LOZAN'DA DA DURUM AYNI
Ankara Antlaşmasındaki durum Lozan Antlaşmasında da teyit edilmişti. Buna göre 65. maddede Balkanlar, Suriye-Irak gibi coğrafyalarda, Türk vatandaşlarına ait olan malların kurulan devletlerde kalması halinde iade edileceği, "...Devletin bugün elinde bulunan kimliği belirlenebilecek mallar, haklar ve çıkarlar meşru hak sahiplerine, bulundukları durumda, geri" verileceği kararlaştırılmıştır.
SORUNUN KAYNAĞI
Mevcut durum 1958 tarihli uygulama kökenli. Suriye 1958'de Mısır ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin bir parçası oldu. Birleşik Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır 27.09.1958 tarih ve 161 sayılı Toprak Reformu Kanunu ile Suriye'deki yabancıların belirli bir dönümden fazla olan topraklarını bedel ödemeksizin kamulaştırdı. Sonrasında ikinci kamulaştırma uygulaması 1964 yılında yapıldı. Bunun üzerine Türkiye, 1966 yılında ülkemizdeki Suriye vatandaşlarına ait olan mallara -mütekabiliyet ilkesi uyarınca- aynı rejimi uyguladı.
1970'LER
Yetkililer, Türk vatandaşlarının Suriye'deki; Suriyelilerin de Türkiye'deki mal varlıklarını tespit etmek amacıyla 09.05.1972 tarihinde "Türkiye-Suriye Emlak Komisyonu Hakkında Protokol" üzerinde anlaşmaya vardı. Bu Protokolde Emlak Komisyonunun görevleri, yapacağı işlemler ve çalışma usulleri belirlendi. Suriye bu protokolle toprak reformu kapsamına giren ve Türk vatandaşlarına ait olan topraklar için tazminat ödemeyi, diğer çeşitli yollardan alınan taşınmaz malları sahiplerine iade etmeyi, bunlardan iadesi imkânsız olanlar için de zararı gidermeyi kabul etmişti.
DÖNEMİN MGK'SI...
22 Aralık 1972'de emlak meselesinin çözümüyle ilgili "Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Emlak Sorunlarının Çözülmesine Dair Sözleşme ve Eki Ödeme Protokolü" anlaşması imzalandı. 13 maddelik protokol ve ekleri 1976 yılında çıkarılan bir kanunla kabul edilmiş ve 1983 yılında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmıştı. Fakat Milli Güvenlik Kurulunun sözleşmeyi sakıncalı bulması üzerine sözleşme ve ekli protokoller karşılıklı olarak teati edilmedi yani yürürlüğe girmedi (1).
ADIM ATILABİLİR Mİ?
Emlak sorunu bu tarihten beri herhangi bir neticeye ulaştırılamamıştır. Şu andaki yönetim değişimi ile özel hukuk anlamında temel bir hak olan mülkiyet hakkının kullanımı noktasında Türkiye'nin Suriye'den talep edebileceği ve kimsenin de itiraz etmeyeceği böyle bir hakkı var... Buna benzer konularda AİHM başta olmak üzere birçok uluslararası yargı mekanizmasının kararları mevcut... Pek tabi aynı durum, Suriye vatandaşı olup Türkiye'de mülkü bulunanlar için de geçerli... Gelişen zemin, iki ihtiyacı da karşılamaya uygun görünüyor. Mülkiyet hakkı bağlamında "özel hukuk" başvurularının iki ülke mahkemelerine taşınması halinde de çözüme kavuşması söz konusu olabilir.
CİDDİ BİR KAZANIM OLUR
Türk vatandaşlarının mülklerinin alınması noktasında hukuki süreçlerin başlatılması ve özellikle Geçiş Hükümetinin bu konuda imkân sağlaması halinde "özel hukuka dayalı" hakların teslim edilmesi sağlanabilir. Türk vatandaşlarının mülklerinin alınması Türkiye'nin fiili adımlarına katkı sağlayacaktır. Zira bu somut imkanın, kazanım açısından elverişli bir zemin oluşturduğunu düşünüyorum...
(1) İlgili Protokol