Suriye’deki seçimler son derece şaşırtıcı bir sonuç ortaya koydu; beklenmedik biçimde halk Beşar Esad’ı seçti! Bu hayret verici durum gayet tabi analiz edilmeye muhtaç.
Esad’ın güçlü rakipleri vardı ve her bir rakibi eşit şartlarda seçim propagandaları yapmışlardı. Seçim ortamı, ülkeyi adeta bir festival görüntüsüne sokmuştu. Herkes heyecanla seçim mitinglerine katılıyor, adayların gelecekle ilgili vaatlerini, planlarını dinliyor, meydanlara gidemeyenler televizyonlarından siyasilerin farklı görüşlerini izleme imkanı bulabiliyorlardı. Dünya kamuoyu bu süreci heyecan içinde takip ediyor, anketler yayınlıyorlardı; anketlerde de Esad pek gerilerde çıkıyordu.
Gayet şeffaf, adil bir seçim yapıldı; uluslararası gözlemciler zerre kadar kusur bulamadılar. Oy pusulasına mühür yerine kan basmak bile, yaratıcı bir seçim uygulaması olarak değerlendirildi.
Ülkenin çatışma yaşanan yerlerinde seçim yapılmamış olması ufak bir ayrıntı tabi. 15 milyon kadar seçmen varmış, 11 milyon kadarı oy kullanmış, yapılan resmi açıklamaya güvenmeyip ne yapılacak. Demek ki epeyce katılım olmuş; sandığa gitmeyenler de herhalde ya Türkiye’de tatillerini geçiriyorlardı ya da hava sıcak diye dışarı çıkmak istemediler.
Mısır’da da olmuş
Sonuç itibarıyla Esad, Saddam ya da Kuzey Kore lideri Kim gibi oyların yüzde yüzünü de almadı; oran yüzde 88,7 olarak açıklanınca bizler olup bitenin bir seçim olduğuna daha da ikna olduk. Bu makul sonuçla Esad yedi yıl daha devlet başkanı olacak; halk böyle istemiş.
Ancak uluslararası toplum, bu seçimleri tiyatro olarak tanımladı; meşru bulmadı, eleştirdi. Çok şaşırtıcı bir durum; zira aynı uluslararası toplum başka yerlerde benzer demokratik ve şeffaf koşullara sahip ülkelerdeki seçimleri böyle eleştirmiyor. Kafkasya ülkelerinden tutun da Afrika ülkelerine kadar bir sürü yerde devlet başkanları seçimle iktidarlarını koruyor; onlar tebrikleri kabul ederlerken Esad yeriliyor!
Suriye seçimlerine ilişkin bu anlatımda Suriye sözcüğünü Mısır, Esad sözcüğünü de Sisi ile değiştirsek ne olur acaba?
Ne olacağını tartışmaya gerek yok, zira zaten olan oldu. Mısır’da resmi açıklamalara göre seçimlere katılım biraz düşükmüş; iki seçmenden biri sandığa gitmemiş, oran yüzde 47’de kalmış. Olsun, bu oran Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılım oranına benziyor. Halk halinden memnun ki, sandığa gitme gereği duymamış...
Sonuç ne olmuş?
Sisi, Esad’dan biraz daha fazla oy almış, yüzde 97 ile devlet başkanı olmuş. Sırf bu oran bile uluslararası alanda Sisi’yi Esad’dan daha muteber kılmaya yeter aslında. Ancak bu durum Suriye seçimlerinin eleştirilmesini, Mısır’dakinin ise kabul edilmesini açıklamıyor gibi. Sanki Mısır’da başka değişkenler var. Sanki Mısır’daki seçimlere bazı Batılı ülkeler de katılıp oy vermiş gibi.
Sorun gayet açık. Seçim yapılınca demokratikleşme başlar anlayışıyla üretilen politikalar tüm diktatörlerin eline bir araç vermiş durumda, hepsi seçime gidiyor. Ancak seçimi kazananların bazıları makbul kabul ediliyor, bazıları edilmiyor. Mesela Hamas’ın aldığı sonuç tanınmıyor, Mursi’ye darbe yapılıyor, Sisi devlet başkanı olarak kabul edilebiliyor. Demek ki konu seçim falan değil, mesele devletin yönünü istenilen tarafa çevirecek birinin iktidara getirilmesi ya da götürülmesi.
Mısır, Suriye ya da başka yerlerde yaşayan insanlar durumu farkında değillermiş gibi davranmak anlamlı değil. Ortadoğu halkları seçim denen mekanizmanın başlarına ne işler açtığını biliyorlar ve ne yazık ki demokrasinin temel kurallarından biri olan seçimler, bu yolla itibarsız hale getiriliyor. Yani tek güvenli çıkış yolu olan seçimler, bizzat çıkışın önünü kapıyor.