Suriye Krizi’nin başından beri tekrar ettiğimiz temel ilke Türkiye’nin Suriye ile tek başına bir savaşa girmemesi gerektiğidir. Çünkü Suriye hem Türkiye’nin tek başına kaldıramayacağı kadar ağır bir yüktür, hem de sorunun Suriye’yi aşan ve Türkiye’ye çok yönlü zararlar verebilecek pek çok boyutu vardır.
Olası bir Türkiye-Suriye savaşı içeride terörden ekonomiye, sivil-asker ilişkilerinden genel olarak demokratikleşmeye kadar siyasi, iktisadi ve sosyal pek çok alanda ağır tahribatlara yol açabilir. Dışarıda ise Suriye meselesi Arap dünyası ile ilişkilerden Rusya ve İran’a kadar tüm komşu bölgelerle ilişkilerimizde tahmini zor komplikasyonlara neden olur. Unutulmamalıdır ki İran (ve bazı Lübnan güçleri) Suriye’nin güvenliğini kendi güvenliği saymaktadır. Rusya ise son 10 yıldır Suriye’yi silahlandırıyor ve kriz çıktıktan sonra bu silahlandırma kayda değer bir hızda arttı. Aynı şekilde Suriye ile olası bir savaş Türkiye’nin İsrail karşısında da elini zayıflatır. Hatta şu an Suriye’ye karşı gibi duran Arap dünyasında bile sonuçların nasıl olacağı bugünden kestirilemez.
Bu uyarılarımıza rağmen sanki görünmez bir el Türkiye’yi Suriye’nin içlerine çekiyor. Önce Türkiye sınırına kurşunlar geldi, şimdi de Suriye açıklarında bir Türk jeti düşürüldü. Suriyeliler Türk F-4 Phantom uçağını İsrail uçağı sandıklarını ima ediyorlar. “Daha önce biz aynı istikametten havadan saldırı görmüştük” diyorlar. Ama ben Suriyelilerin jetin Türk kimliğini bilmediklerine pek de ihtimal vermiyor. Aynı şekilde Türk keşif uçağının Suriye sahillerine bu kadar yakın ve alçaktan uçması da akıllarda soru işaretleri bırakıyor.
Rusya faktörü
Olayın detayları yakında ortaya çıkacaktır. Ancak iki ülke arasında yaşananları değerlendirirken Rusya’yı görmezden gelmek imkânsız. Çünkü her geçen gün Suriye-Rusya ittifakı pekişiyor. Türk jetini vuran hava savunma sistemi de dâhil olmak üzere ülkenin dört bir yanına yerleştirilen sistemler Rus malı. Belki de Türk jetini düşüren personel bile ‘Rus danışman’ sıfatıyla Suriye’de bulunan Ruslardan biridir. Kim bilir!...
BM ve Batı sadece laf üretirken Rusya son bir yıldır Suriye’nin hava savunma sistemini ve diğer askeri altyapısını yenilemekle meşgul. Son olarak saldırı helikopterleri (Mi-24) Moskova tarafından Suriye’ye nakledildi. Rusya ayrıca kamyona-monte kısa ve orta menzilli füzelerden oluşan Pantsyr-S1 hava savunma sistemlerini de yeniledi ve yeni ekipmanlarla donattı. Bu sistemlerde hava hedeflerini tespit eden sofistike radar da bulunuyor. Söz konusu sistem 20 km menzil ve 15 km irtifada hedefini genelde kusursuzca vurabiliyor. Aynı şekilde yine Rus malı BUK-M2 hava savunma sistemi de orta menzilli güdümlü (cruise) füzelere sahip ve hedefini 50 km menzil, 25 km irtifada rahatlıkla vurabiliyor. Rusya ile Suriye arasında en son 36 kamyona-monte Pantsyr-S1 sistemi için sözleşme yapıldı. Tüm bunlara ek olarak Moskova Suriye’ye süper-sonicYakhont anti-gemi füzeleri, MİG-29 jetleri ve diğer ekipmanlarını da gönderiyor.
Rusya’nın Akdeniz’deki tek üssü de Suriye’nin Tartus limanı. Suriye’de ‘danışman’ adı altında çok sayıda Rus asker de görev alıyor. Aynı şekilde İran’ın da Suriye’de pek çok ‘askeri danışman’ bulundurduğu tahmin ediliyor.
Anlayacağınız düşürülen jeti sadece Türkiye ile Suriye arasında bir mesele saymak mümkün değil. Suriye krizi iç savaştan uluslararası bloklaşmaya doğru evriliyor. Bir tarafta Suriye devletinin müttefikleri olan Rusya, Çin, İran ve diğerleri var, öbür tarafta ise muhaliflerle ittifak kuranlar. Ancak Türkiye açısından sorun kendisinin de içinde yer aldığı bloğun henüz şekillenmemiş olmasıdır. Bu da Türkiye’yi karşı blok önünde hem yalnızlaştırıyor, hem de maliyetlerini arttırıyor.
Bu bağlamda Türkiye 1) Suriye karşısında yalnız kalmamalı, 2) anlık-duygusal tepkiler vermemeli, 3) muhatabı sadece Suriye’ymiş gibi konuşup, tam tersi davranmalı, 4) ateşe elini doğrudan sokmamalı ve 5) Suriye ile ilgilenirken arkasını da kollamalı.