Evet, Suriye’de bir Rus vahşeti icra ediliyor ve dünya bunu sıradan haberler şeklinde görüyor.
Öylesine bir DAİŞ canavarı oluşturuldu ki, bu bütün başka canavarlıkları görmemize engel oluyor.
Amerika DAİŞ’le mücadele ediyor, gerekçe terör! Peki Rusya’nın Suriye’de yaptıkları terör olmuyor mu?
Şu bir gerçek: Rusya Esed tarafından Suriye’ye davet edildiğinden bu yana DAİŞ’in bugüne kadar öldürdüklerinin birkaç misli sivil insanı katletti. Hala da Türkmenler’e karşı gökten ateş kusuyor. Okulları vurdu, pazar yerlerini vurdu, biliniyor ki Esed’in varil bombalarının yerini Rus bombaları aldı. Peki neden dünyadan bir isyan çığlığı yükselmiyor. Neden Amerika’nın gıkı çıkmıyor?
“Rusya Suriye’de niye var?” sorusunun cevabı da kayboldu bu arada. Niye var? Güya DAİŞ’le mücadele için.
Güya Esed de DAİŞ’le mücadele ettiğini söylüyor.
İran da DAİŞ’le mücadele ediyor güya!
Amerika Suriye’de çok kötü biçimde Rusya’ya alan açan ülke haline geldi. Çünkü Rusya bombardımanlarının sadece yüzde 10’unun DAİŞ’i hedef aldığı, yüzde 90’ının rejim muhalifi alanları yok etmeye yönelik olduğunu en iyi Amerika biliyor. Ama sanki Esed muhaliflerinin yok edilmesi noktasında ABD ile Rusya anlaşmış gibi bir alan görüntüsü var. Yoksa gerçekten böyle mi?“Arap baharı” sürecinde Esed devrileceği zaman “Yerine kim gelecek?” sorusu ile zihin dokuları allak bullak olan ve şimdilerde açık açık “Acaba Esed iktidarda kalsa mı?” ihtimallerini gündeme getiren Amerika için Suriye sorunu, sadece “İslamcı muhalefeti yok etme” hesabından mı ibaretti de, böylesine yok edici bir misyon üstlenen Rusya’ya karşı lalü ebkem durmaya yöneldi?
Suriye muhalefetini yok etme hesabının bir boyutunun Türkiye’ye yönelik olduğunu görmemek için gözleri tümüyle kapamak lazım. Aslında “Arap Baharı”na yönelik Amerikan freni, o işin içinde “Türkiye öncülüğü” bulunduğu değerlendirmesi ile de ilgilidir. Arap Baharı ile birlikte İslam dünyasında “Batı formatı”ndan farklı, bu coğrafyanın bağımsız yükselişini öngören bir proje olduğu, onu da Türkiye’deki Erdoğan - Ak Parti çizgisinin yükselttiği okuması ile fren devreye girmiştir. Rusya ile yolların kesişmesi de bu yüzdendir. Arap Baharı’nın dokusundaki “Sünni öz”e karşı İran’la “Şia ayağı”nın devreye sokulması da bu yüzdendir.
Bu süreçte DAİŞ diye bir canavar üretilmiş, onun üzerine bomba yağdırılır gibi yapılıp, bütün coğrafya istilacıların at koşturduğu bir alan haline gelmiştir.
Bu süreçte Türkiye olarak sesimizin bütün gücüyle;
Bir: Batı’yı sonuna kadar sorgulamak lazım. Hani demokrasi diyordunuz, hani insan hakları diyordunuz, hani, hani, hani?
İki: Rus vahşetini gün gün dünya kamuoyuna taşımak ve bir insanlık isyanını geliştirmek lazım. Bu noktada, uçak düşürüldükten bu yana benimsenen ılımlı dilin Rusya’nın sadece vandallığını artırdığı muhakkaktır. Hatta Rusya, uçak düşürüldükten sonra özellikle Türkmenlere karşı bir kazıma operasyonu yürütüyor ve bunu adeta “Türkiye’yi vuruyormuş” izlenimi vererek yapıyor. Suriye’de Esed vahşeti ile Rus vahşeti atbaşı gidiyor. Ortada Afganistan işgalinden çok daha zalimleşmiş bir Suriye işgali söz konusu. Dünya kamuoyunu Batılı ülkelerin duyarsızlığına karşı da harekete geçirmek lazım. Zalim sadece adı DAİŞ olunca mı onunla savaşılacak, sorusu bugün çok daha hayati hale gelmiştir. Benzeri şekilde İslam dünyasında Rusya’nın Suriye’deki cinayetlerine karşı büyük kitlelerin tepkisini sokağa taşımak gerekiyor. Ta ki kendisini bünyesindeki 20 milyon Müslüman sebebiyle “İslam ülkesi” olarak tanımlayan Putin, Müslümanların yüreğinde nasıl bir “Nefret objesi” haline geldiğini görsün.
Son olarak şunu kaydetmek isterim: Türkiye içindeki PKK hareketlenmesi ile Suriye ve bölgede gelişen olaylar birebir alakalıdır. Suriye’de bir ayağı var oyunun, Türkiye’de bir ayağı. Mısır’da başka bir ayağı. Türkiye, terörü sür’atle en asgariye indirerek, bu oyuna asla izin vermeyeceğini dostlara, düşmanlara, dost görünenlere ve içerde kafası karışanlara anlatmalıdır.