Hafta sonu Esad rejiminin olağanüstü çöküşü, yarım yüzyıldan fazla bir süredir Esad ailesinin acımasız otoriter yönetimi altında ezilen Suriye halkı için tarihi bir zaferdir
Esad rejiminin devrilmesinin ardından, düşen diktatör Beşar Esad'ın rejimine ait heykelleri yıkan coşkulu Suriyelilerin görüntülerini izlemek ve Esad'ın zindanlarından serbest bırakılan, çoğu işkence görmüş ve aç bırakılmış olabilecek mahkumların sevinç çığlıklarını duymak insanı sevindirmemek elde değil. Esad'ın Suriye'si, rejim muhalifleri için acımasız bir yerdi ve 13 yıllık iç savaş ile rejim, sıradan Suriyeliler için hayatı tehlikeli ve katlanılmaz hale getirmişti.
Ancak bu zaferin ardından gelen sorular, en az yaşanan olay kadar dikkat çekici: Suriye'de bundan sonra ne olacak?
Hatırlanacağı üzere, 2003'te Saddam Hüseyin'in devrilmesinin ardından Irak'ta ciddi bir güvenlik boşluğu oluştu ve bu durum kaos ve istikrarsızlığa yol açtı. Irak ordusu ve devlet kurumlarının dağıtılmasıyla mezhepsel gerilimler patlak verdi, Şii ve Sünni gruplar arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.
Benzer şekilde, 2011'de NATO'nun desteklediği ayaklanmalar sonucu Kaddafi'nin devrilmesiyle Libya'da devlet otoritesi tamamen çöktü. Merkezi hükümetin yerine farklı milis grupları ve kabileler kontrolü ele geçirdi. Kaddafi sonrası Libya, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Bingazi merkezli Libya Ulusal Ordusu (LNA) arasında süregelen iç savaşla bölündü.
Saddam ve Kaddafi devrilmesinin ardından kutlama yapan Iraklıların benzer görüntülerini izledikten sonra, bugün Suriyelilerin hissettiği derin rahatlamanın, yarın yeni bir korku dalgasıyla yer değiştirebileceği endişesi doğuyor.
Öncelikle, günümüz Suriye muhalefeti, geçmişteki dağınık ve koordinasyonsuz yapısından oldukça farklı bir görüntü sergilediğini belirtmek gerekiyor. Muhalif grupların, Halep'in ve Şam'ın ele geçirilmesinin ardından daha organize ve planlı bir şekilde hareket ettikleri gözlemleniyor. HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani'nin açıklamaları ve izlediği yöntemler, önceki yıllara kıyasla daha disiplinli bir yaklaşımı ve geçiş sürecine yönelik bir yönetim organizasyonu hazırlığını işaret ediyor.
Daha da dikkat çekici olan, Suriye'nin eski Başbakanı Muhammed Gazi El-Celali, geçiş dönemi boyunca sürece aktif olarak dahil edilmesi ve özellikle İdlib'deki sivil yönetimde görev alan Muhammed el-Beşir'in, Mart ayına kadar bu süreçte yer alacağını açıklamasıdır. Bu durum, muhalefetin yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi ve sivil bir boyut kazanmaya çalıştığını gösteriyor. Dünya kamuoyuna, geçmişteki başarısızlıklardan ders alındığına ve daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsendiğine dair güçlü bir mesaj verildi. Bu, özellikle Irak ve Libya gibi ülkelerde yaşanan kaotik geçiş süreçlerinden ders alındığını ve bu deneyimlerin ışığında daha dikkatli bir yol izlendiğini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, Esad rejiminin çöküşü Suriye için tarihi bir dönüm noktası olsa da, bu zaferin kalıcı barış ve istikrara dönüşmesi, muhalefetin geçmiş hatalardan ders alıp almadığına ve geçiş sürecini ne kadar kapsayıcı bir şekilde yöneteceğine bağlıdır. Tarih, kaotik geçişlerin maliyetini açıkça gösterdi; Suriye'nin bu kez farklı bir yol izleme şansı var.