YALÇIN: Obama döneminde ABD sistemden çekildi, dünyadaki hegemonik istikrar bozuldu. Suriye’deki güvenlik maliyetini bölge ülkeleri ödüyor o yüzden. ABD gözetiminde oluşturulan PKK devletine karşı Türkiye bir an önce harekete geçmeli.
Yeni sürüm ‘böl parçala yönet’e karşı ne yapalım?
Obama döneminde Amerika’nın Suriye politikası var mıydı? Halihazırda Suriye’de ne yapmaya çalışıyor? Yeni sürüm ‘böl parça yönet’ siyaseti Suriye’de bir PKK devletini de kapsıyor mu? Türkiye kendi sınırında ‘ya DAEŞ ya PKK’ diyerek dayatılan terörün devletleşmesi sürecine izin verecek mi? Müttefiki ABD’nin PKK desteği karşısında ne yapabilir? AB dağılmanın eşiğine mi geldi? Yeni Başbakan ile Türkiye yeni bir dış politika mı belirlemeli? Yeni dönemin eşiğinde sorularımızı İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın cevapladı. Dr. Yalçın uluslararası ilişkiler teorisi ve uluslararası güvenlik felsefesi çalışıyor.
Başbakan’ın daha az düşman, daha çok dost sözünü siz de dış politikada yeni dönemin mottosu olarak mı okudunuz?
Türkiye’nin son on yılına bir dış politika vizyonu damga vurdu. Kimisi buna sıfır sorun politikası, kimisi ekonomik entegrasyon dedi. Yeni Osmanlıcılık diyen de eksen kayması diyen de oldu. Bir vizyon vardı. Ortadoğu’da Türkiye’yi merkezi bir aktör yapmak için odağını geniş tutan, diplomasiyi ve ekonomik ilişkileri önde tutan, Türkiye’nin nüfuz alanını genişletmek isteyen bir vizyon. 2011’e dek sorunsuz işledi.
DIŞ POLİTİKAYI TIKAYAN ARAP BAHARI DEĞİLDİ
Türkiye’nin bu vizyonu Arap Baharı ile mi sonlandı?
Kesinlikle katılmıyorum.
Arap Baharını Türkiye’nin vizyonu mu tetikledi peki?
Üçüncü sebep vardı. Arap Baharını tetikleyen de dış politikada tıkanmaya sebep de basit bir uluslararası denklemdir.
Nedir?
Hegemonik istikrar kavramı. 2003’den 2010’a Ortadoğu’da ABD hegemonyası vardı. ABD kabadayı gibi mahallenin merkezinde olduğu için diğerleri birbirinden güvenlik tehdidi hissetmiyordu. Sistem istikrarlıydı. Mahalle sakinleri kabadayıyı sevmese de birbirlerine sataşmaya cesaret etmiyordu. İran ile Türkiye, Türkiye ile Suriye, Suriye ile Suudi Arabistan, Suudi Arabistan ile Mısır birbirlerinden güvenlik tehdidi hissetmezler bu sayede. Dolayısıyla 2003-2010 arasında Türkiye’nin o açılımlarını yapabilmesini sağlayan şey ABD’nin bölgedeki varlığıydı aslında.
ABD BÖLGEDEN AYRILDI, ORTADOĞU KARIŞTI
Ama mahalle mahvoldu?
Evet Irak’ta milyonlarca insan öldü, bölge karışt, sorunlar çıktı. Üstelik demokratikleşme olacaktıysa da ket vuruyor, terörü bölgeye taşıyor. Ama yan etki olarak da devletlerarası ilişkilerin daha istikrarlı yürümesine sebep oluyor. Uluslararası istikrar denilen bu kamu faydasını ABD ürettiği ve maliyetine katlandığı için diğer ülkeler de başka alanlara yatırım yapabiliyorlardı. Mesele buydu. ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle sistem çöktü. Öncesinde İran nükleer müzakerelerinde ABD’ye karşı oy kullanabilirsiniz. Ama ABD gider gitmez Kürecik’e kalkan koydurursunuz. Öncesinde Suriye’de ortak kabine toplar sonrasında olaylar çıkınca ‘taraf tutalım ki iş karışırsa güvenlik tehdidi olmasın’ dersiniz. Dolayısıyla o güvenlik maliyetini kendiniz üstlenmek zorunda olduğunuz için güvenliğinizi artırmaya çalışırsınız. Diğer ülkeler de bunu yapar, bu spiral kendini yaratır. Güvensizlik kendiliğinden doğar.
SURİYE TÜRKİYE YÜZÜNDEN Mİ BU HALDE?
Suriye’deki savaşın sebebi Türkiye’dir diyenler var?
Birilerini suçlamak için yapılan ideolojik bir okuma bu. Halbuki net: Amerika sistemden çekildiği için bu oldu. Türkiye’nin uluslararası sistemi etkileyebilecek etkisi yok zaten. Türkiye’nin kendince öncelikleri var. O dönemlerde geniş bir perspektiften takip ediyordu bunu ama güvenlik öne çıkmışken o ajandayla olmaz.
ABD bu siyasetle hem istediğini alıyor hem de rakiplerini bertaraf ediyor öyle mi?
Kesinlikle. Bakın ABD Suriye gibi bir ortamı Irakta yaşatabilmek, yani dünyanın dört yanındaki terörist örgütleri bir yere toparlayabilmek için milyarlarca dolar harcadı. Irak’ı istikrarsızlaştırarak tüm terör örgütlerini oraya toplandılar. Çeçenistan’daki cihatçıların hepsi Irak’a gelmişti. Şimdi neredeler? Hepsi Suriye’de! Neden? Çünkü orası artık bir terör cenneti. Terör cennetinde kimler savaşıyor? Hizbullah ile DAEŞ. Hizbullah ile Nusra. Birbirleriyle savaşmasa kimle savaşacak? ABD ile Batı ile savaşacak.
TÜM TERÖR ÖRGÜTLERİNİ SURİYE’DE TOPLADILAR
ABD, PYD konusunda Türkiye’ye niye yalan söylüyor?
Amerika gözünüzün içine bakarak PYD’yi destekliyor, Suriye’ye gir diyor. Amerika bunu diyor çünkü siz ne kadar az aktörle ilişkideyseniz ona o kadar mahkum olursunuz. İran’la Rusya’yla vd ile sorun yaşadıkça ABD’ye daha mahkûm hale geliyoruz. Amerika ise uzakta durduğu için kimseye mahkûm kalmıyor. Bizim Suriye’de yapmamız gereken şey bunu tersine çevirmek.
RUSYA İLE KONUŞMAK ABD’Yİ HAREKETE GEÇİRİR
Nasıl? Nedir o vizyon?
Kolay değil. Devlet kurumlarının olasılıkları hesaplayacağı bir planlama gerek. Bu süreç bize çok zarar veriyor. Maliyet çok arttı. Mülteciler de terörde de. Türkiye’nin önceliği savaşa girmemekti, hala öyle. Şimdi resmin tamamen dışına çıkıp “ben yokum” diyebilmeli. ABD Halep’te kilitledi Rusyayı. Muhaliflerin yeterli destek görmediği kuzeyde Rusya’nın Halep’i geçebilme ihtimali ABD’yi tedirgin eder, bir şeyler yapar. ‘Mülteciler Avrupa’ya isterlerse giderler, müttefiklerden destek gelmiyor zaten’ tavrını koymalıyız. Riskli ama Türkiye’nin karşılık verebileceğini göstermek, resmi bozmak için yapılabilecek manevralar bunlar.
ABD SURİYE’DE KCK DEVLETİ İÇİN ZORLUYOR
PYD-PKK Suriye’de fiziken var artık ve Türkiye’nin uyarılarına rağmen Fırat’ın batısına da geçecek gibi?
Batısına geçemeyecekler. Rusya ve İran ile ağlarımızı arttırsak o resim ters çevrilebilir.
Amerika ne yapıyor, Türkiye’nin sınırında bir PKK devleti mi oluşturuyor?
Nereye kadar götüreceğini veya ne istediğini bilmiyorum ama süreç oraya doğru gidiyor. Sürece kabaca gözlem üzerinden baktığımızda PKK-PYD bir siyasal varlık orada yaratılmak isteniyor. Ne kadar çok aktör varsa bölgede Amerika’nın o kadar işine geliyor, dolayısıyla bir KCK devleti kurulmasını da muhtemelen tercih ediyor Amerika. Bunu zorluyor.
ERDOĞAN’A RAKİP ARIYORLAR
Uluslararası sistem Erdoğan’ı açıkça hedef alıyor. Ama Erdoğan seçilimiş yetkilendirilmiş meşru bir lider. Sizce bu durum daha ne kadar böyle sürer?
En prestijli organlar bile Erdoğan düşmanlığı yapıyor. Erdoğan’dan rahatsızlar. Bu sebeple Davutoğlu, Gül veya Kılıçdaroğlu -isim mühim değil- kimle işbirliği yapabilirlerse onu Erdoğan’a rakip yapmaya çalışıyorlar. Bu durum sürdürülemezmiş gibi dursa sürüyor bir şekilde. Ama daha ne yapabilirler ki. Ailevi konuşmalarını basına mı sızdırırlar? Suikast mı düzenlerler? Yeni Gezi mi yaparlar? PYD’ye destek mi verirler? Hepsini gördük. ABD neyi yapmadı ki şimdiye dek, neden korkacağız? Cesur bir değerlendirme olabilir ama şu bir gerçek. Yaptıkları her şey Erdoğan’ı daha da güçlendirmekten başka sonuç doğurmadı. Gezi, Paralel vs olmasaydı Erdoğan tek başına ve bu kadar güçlü bir lider olarak çıkar mıydı ortaya? Erdoğan odak seçilince o da lider olarak rolünü iyi oynadı ve vazgeçilmez hale geldi. Bir taraf yıkmaya çalışmaktan, diğeri yıkılmamaktan vazgeçmedi.
AB TÜRKİYE’Yİ İSTEMİYOR, BU AÇIK
İngiltere AB’den ayrılıyor. AB’nin isteksizliği Türkiye’yi de karar noktasına getirdi. Erdoğan’ın “gerekirse referanduma gideriz” açıklaması sizce taktik mi gerçek mi?
AB de bizi aldatmaya çalışıyor. Vizesiz kabul antlaşması mesela. Türkiye’deki şartları dikkate alarak Davutoğlu’na destek gibi küçük uyanıklıklar yaptı. Şunu görmeliyiz. Avrupa Türkiye’yi AB’de görmek istemiyor. Yoksa AB’nin katılım için üç kriterini Bulgaristan tamamlıyor, Türkiye tamamlamıyor öyle mi? Bunlar hikâye. Vizesiz seyahat bahsi de öyle. İnatçı bir Türkiye Avrupa’yı çok rahatsız ediyor. İlişkiyi koparmadan ‘iyi madem, ben de şunu yapıyor seni bekliyorum’ diyen Türkiye Avrupa’yı rahatsız ediyor. Lanet olsun gidiyorum deseydi AB’nin işine gelecekti.
ABD AB’Yİ DE ETKİLEDİ
AB dağılacak mı sizce?
ABD’nin sadece Ortadoğu’dan değil dünyadan çekilmesi durumu var burada. Bu durum sadece Ortadoğu gibi Avrupa’yı da etkiledi. Almanya’nın Rusya’yla sorunu, Fransa’nın Ortadoğu politikası gibi AB de birbiriyle sorun yaşamaya başladı. Ama Avrupa’da istikrarın tarihi daha eski. Ayrıca AB’yi mümkün kılan şey Almanların Fransızların birbirlerini çok sevmesi değil Almanya’nın ABD işgali altında olmasıdır. Soğuk savaş boyunca AB’yi yükselten şey buydu. Fransa 1950’lerde Almanya’dan korkardı. Fransa’nın 2008’de yazdığı güvenlik belgesiyle 2013’teki güvenlik belgesi aynı değil. 2009 itibariyle Fransa NATO’ya üye oldu çünkü Fransa için AB projesi bitti.
Amerika sürekli yalan söylüyor
Amerika, Türkiye için nasıl bir strateji uyguluyor peki?
Maalesef ABD kadar Türkiye’ye zarar veren başka aktör yok şuan. Rusya dahil. Rusya ve İran’la, bölge ülkeleriyle yaşanan sorunların temel sebebi ABD’nin sorumluluklarını yerine getirmemesi. Suriye sürecinin başından beri Amerikalılar yüzlerce yalan söyledi. Esed’e müdahaleden insani yardıma, uçuşa yasak bölgeden eğit donata her seferinde yalan söylediler. Ama o kadar merkezi bir rol oynuyor ki ABD onunla o diplomatik müzakerelere devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Bile bile lades yani.
Türkiye PYD’ye operasyon yapsın
Yalan ve zorlamalarla Türkiye’yi kopuşa ittiğini değerlendiremiyor mu Amerika?
Mesele tam da o! Türkiye Rusya’ya, İran’a, Mısır’a, İsrail’e karşı yalnız kalır, terslik yapamaz diye düşünüyor ama artık başka sorular sorma vakti. Madem Amerika gelmiyor, gelmeyecek o zaman biz PYD’ye neden operasyon yapmıyoruz? Bakalım ABD ne yapacak? Bu sıkışmışlıktan çıkış için her seçenek sorulmalı konuşulmalı.