Kanı kanla yumazlar...
Hele hele devlet olma iddiasındaysanız, hukuk tesis etme kabiliyetinizi her alanda göstermelisiniz.
Ben Suriye Devrimi'nin ilk günlerinden itibaren, "savaş hukukuna riayet eden devrimcilerin" desteklenmesinin gerektiğini hep söyledim.
Suriye'ye ilişkin ihtiyatlı iyimserliğimi hep korudum, ancak sahada onlarca belirsiz alanın olduğunu, dolayısıyla örgütten devlete geçişin sancılı olacağının da altını çizdim.
Onlarca örgüt vardı ülkede, alışkanlıklar, kesin inançlar ve özellikle çatışmalarla şekillenen ekonomi politiğin kaosun devamını isteyeceğini, sistem içine çekilemeyen örgütlerin büyük güçlerle iş tutma ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini vurguladım.
Bütün bunları söylemek kolay!
Birkaç gündür Suriye'de iyi haberler gelmiyor.
Bir de korkunç bir dezenformasyonla ortalık iyiden iyiye zehirleniyor.
Oysa Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belliydi.
Sözgelimi son birkaç zamandır İran yönetiminin iğvalı açıklamalarına bir bakın, etnikçi ve mezhepçi çatışmanın zeminini hazırlayan beyanatlarla dolu.
Daha Suriye'de, Nusayri diktatörü Esed artığı yapıların kalkışması başladığı sıralarda Hamaney'in danışmanı Ali Ekber Velayeti, aşağıdaki cümlelerle deyim yerindeyse iç savaş tehdidi yapıyordu:
"Suriye'nin geleceğinin şimdiden kestirmek imkânsız ama ortaya çıkan bulgular ve görülenler, Suriye'de parçalanma hazırlıklarının başladığını gösteriyor. Orada her kesimin iddiası var."
Hakeza Siyonist İsrail'in yönetimi de "Dürziler" ve "PYD" üzerinden Suriye'nin toprak bütünlüğüne doğrudan hedef alan terörü destekleyen açıklamalarının dozajını artırdı.
İran muhipleri bunu da yine görmezden gelecekler ama, İran ile İsrail arasındaki kirli network bir kere daha deşifre oldu.
Yeri geldi söyleyelim... İran ve İsrail, varlıklarını birbirine bağlamış devletimsi örgütler. Meşruiyetlerini terör üreterek sağlarlar. Şimdiye kadar geliştirdikleri terör stratejisi ile birbirlerinin önünü açtılar. Dolayısıyla Batı Asya'da ne hukuk tesis edilmesine izin verirler ne de bir barış yapılmasına.
Suriye, toprak bütünlüğünü sağlayarak bir düzen tesis ettiğinde, varlıklarını teröre dayandıran İran ve İsrail'in hareket alanı daralacaktır.
Onun için iğva oluşturmak, fitne yaymak için meddahı, daisi, mossad ajanı kol kola çalışmalarını sürdürüyorlar.
Nereden mi çıkardım...
Şu Hatay'da kalabalığı tahrik etmek için "Suriye'de on bin alevi(!) katledildi bir gecede" sözünü söyleyen Nusayri Şeyhi olduğu söylenen Selim Narlı'nın "İsrail Hükümeti'nden Lazkiye'deki Nusayrilere destek talep edeceğim" sözü ile İsrail'in Dürzi ve PYD stratejisi arasında bir bağ yok mu sizce?
Velayeti'nin açıklamalarını da buraya ekleyin.
"Alevi katliamı" tezviratını yayanların da izini sürün nereye çıkıyor sözde Nusayri şeyhinin sözlerine bakın göreceksiniz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın dediği gibi "dünyada artık hiçbir şey gizlenemiyor."
Her şey birbirine karıştı ama açık söyleyeyim, Türkiye'deki Alevilikle Nusayrilik arasında bir bağ kurulmak istenmesi tek başına suçüstüdür.
"Suriye'de mezhepçi ve etnikçi çatışmalar günün sonunda kimin veya kimlerin işine yarıyor?" sorusunu kendi kendinize sorun, bu kirli çatışma sürecini hazırlayanları suçüstü yakalarsınız.