Türkiye; Suriye’de terörü bitirme hamlesini derinleştirdikçe, önüne tahmin edilen ve verilerle ispatlanan aysbergin görünmeyen kısmı çıkmakta.
Zaten yaygara çıkarılarak “aman derine girme” seslerinin altındaki esas gaye de budur. Türkiye Başkanı Erdoğan’ın; “Bağdadi’nin yakın çevresinden eşi, ablası dâhil bir kaç kişi elimizdedir” cümlesinden, nasıl rahatsız oldukları ihtimalini siz düşünün!
Bu süreç içinde en namuslu siyaset inşasına imza atan Türkiye, diğer taraftan küresel siyaset oyun başlığının da önüne geçmiş durumda. Yüzyıllardır kurgu içine kurgu kurarak, bu bereketli hilal topraklarındaki yeni dayatmalarının arka planı önemlidir esasında.
İsrail’i daha güvenilir hale getirmek! Bunu yaparken İslam coğrafyasının derin fay hatlarını dağıtmak, kurmaca örgütlerle yeni düşman vakası oluşturmak, sonra bu düşmana yönelik operasyon yapmak. Yaparken demografiyi değiştirmek. Petrol ve daha başka zenginlikleri kontrole almak. “Müslümanlar ölüp bitsin, yeter ki ticaret hatları kontrolümüzde olsun” fikri ve zikri ile hareket etmektir, tablonun yekûn analizi!
İşte o sebeptendir ki; olup bitenleri, sadece “basit jeostratejik hamle” gibi değerlendirmemek lazım.
Peki, neden? İleride yapılmak istenenin esas muradı, bugün Türkiye’nin önüne Suriye’de çıkan sırlardır. Bu sırlar ileride bu dehşet senaryoyu yazarken insanlık suçu işleyenlerin, elle tutulur vahşet adımlarıdır. Bunlarla uluslararası mahkemelere gidildiğinde; kimin, nasıl ve hangi uluslararası suçlar işlediğini ispatlamak çok kolay! O nedenle Türkiye’nin silahlı kuvvetlerinin envanterinde olmayan, bundan sonra da olmayacak “Türkiye kimyasal silahlar kullandı” yalanıyla, vahim ortam oluşturma gayreti oldu!
O kadar şaşırmışlar ki; Fransa ve Almanya bile devreye sokturuldu. Gerçi Fransa’nın bu yüzyıldaki hali “hal” değil! Coğrafyanın bir kısmında sömürge tutumu devam ederken, insanlık suçlarına seyircilik kapasitesi ile tüm bağlarını kaybetmiş durumda. İkide bir Türkiye’den rol çalma çabası da buna bağlı. Nasıl bağırıyor, sanki yangın içinde! İşte sesi yüksek çıkanların esas yangını, durumu anladığı ve suçüstü yakalandıkları içindir! Türkiye’ye bundan sonra daha fazla saldıracaklar.
Gelelim Trump’a… Tutarsız gözüken, esasında içinde tutar barındıran bir profil. Lakin derinden bakıldığında, Trump’ın direnişini gözle görebilmekteyiz. Türkiye ve özellikle Erdoğan’a duyduğu sempatiyi, kulislerinde çıkan seslerden anlamaktayız. İkili ilişkilerin Trump-Erdoğan üzerinden okunulmasında yarar vardır. Çünkü Trump, Erdoğan’ı önemsiyor ve Erdoğan’ın bir telefonu Trump’ı cesaretli ve adil beyanlara itekleyebiliyor. Evet, bunun için sürekli Başkan Erdoğan’ın girişimi gerekli oluyor. Lakin her şeye rağmen çalışan mekanizmanın olması bile, büyük satranç oyununa cidden hareket verici bir unsurdur.
İşte bu durum şimdilik kalıcı gözükmeyen, lakin iş yapan konuma sokmakta bizi. Peki, kalıcı olmak için nasıl hamle lazım? Eğer Amerika’nın sözünün önüne söz koymayan tutumu devam ettirseydik, zaten bugün buna benzer tonlarca yazılar yazılmayacaktı. Ama durum ve konum değişti. Erdoğan sayesinde değişti.
O sebepten, elimizdeki muazzam kazanımı iyi değerlendirmemiz şarttır.
Amerika’da, hangi lobilerin çalıştığını bilmeyen kalmadı. Kongrede ve senatoda kimin ensesinde hangi lobilerin olduğunu, kimin seçim sürecine kimlerin bağışlarda bulunduğunu neredeyse bilmeyen yoktur! Çünkü her şey şeffaftır ve araştırıldığında gözükmektedir. Ama Türkiye yıllardır böyle bir çalışma içine girme gereği duymadı. Çünkü FETÖ vardı. Ve her yerde onlardı. Şimdi ise yeni durum söz konusudur. Ve yeniden sil baştan hareket etmek zorundayız. Uzun vadede hareket alanı için kalıcı çözümler şarttır. Lobi konusu ise bu işin anahtarıdır. Lakin “kiminle, nasıl, hangi yöntemlerle ve hangi derinlikte” sorusu önemlidir.