Batı dünyası uzun süredir Suriyeli muhaliflere silahlı destek vermekte isteksiz davranıyor. Kaygıların başında silahların muhaliflerin içinde yer alan El Nusra gibi ‘dinci’ kanatların eline geçme ihtimali geliyor. Özellikle ABD, muhalefete akacak gelişmiş silahların Suriye’de İslamcılığı güçlendireceğini, Esad sonrasının Batı ve İsrail karşıtı olacağını savunuyor.
Bu düşünceyi Batı’da yayan daha çok bazı aşırı Hıristiyan gruplar ile İsrailci-Siyonist medya ve entelektüel çevreler oldu. Bu çevreler Suriye’de iktidara radikal dincilerinin gelmesini engellemeyi hedefledikleri kadar Sünni dinciler ile Şii radikalleri dengelemeyi de hedeflediler. Özellikle İsrailci gruplar Suriye’de sonu gelmeyen ama kontrol altında tutulmuş bir iç savaşı sorun değil, çözüm olarak gördüler.
Mezhep savaşları
Hatta Hıristiyan ve Yahudi Siyonist çevreler, iç savaşın genişletilmiş mezhep savaşları olarak Ortadoğu’nun diğer ülkelerine de yayılmasına bir noktaya kadar sıcak baktılar. Bu mantığa göre ‘dinsizin hakkından imansız gelecekti’, Müslümanlar Müslümanlara kırdırılarak bölgede Batı dünyasına tehdit oluşturabilecek unsurlar temizlenmiş olacaktı.
Suriye’de iç savaşın bu kadar uzamasının temel nedeni budur. Muhalifler çoğunlukta olmalarına ve meşru talepleri bulunmasına rağmen dış dünyadan silah desteği alamazken, kendi halkını katleden ve meşruiyetini çoktan kaybetmiş olan Esad rejimi Rusya ve İran üzerinden her türlü gelişmiş silaha sahip olabiliyor.
Radikalleştiren ortam
Bu tablo savaşı uzattığı kadar insanlık krizlerine de yol açıyor. Şimdiye kadar 70 binden fazla insan öldü. Bunların binlercesi çocuk. İşkence ve açlık sıradanlaştı. Suriyeliler dayanılmaz şartlar altında yaşıyorlar. 1 milyondan fazla Suriyeli ise yurt dışına çıktı, başka ülkelerde yaşıyor. Gelinen noktada başta İngiltere ve Fransa olmak üzere bazı ülkeler savaşın durmasının değil, devam etmesinin Batının çıkarlarını tehdit edeceğini artık görebiliyorlar. Böylesine bir sefâlet ancak aşırılık doğurur ve El Kaide benzeri akımları Suriye’ye çeker.
Başka bir deyişle muhaliflere içlerinde radikaller var diye yardımı esirgeyen Batı, yarın Suriye’de işbirliği yapabileceği bir tek ılımlı grup dahi bulamayabilir. Ayrıca Batı, bu tavrıyla Suriye’de yaşanan insanlık dramının ana sorumlularından biri haline geliyor. Bu da zamanla Batı karşıtlığının temellerini oluşturabilir.
Almanya-Rusya ittifakı?
Bu basit gerçeğin farkına varan İngiltere ve Fransa, Avrupa Birliği’nin (AB) Suriye’ye silah ambargosu kararına karşı çıkıyor. Ancak Almanya onlarla aynı görüşte değil. Almanların karşı çıkışında ise 3 temel neden var: Sebeplerden ilki dini. Hıristiyan Demokratların idaresindeki Almanya Müslümanların birbirlerini kırmasından çok da rahatsız görünmüyor. İkinci olarak Almanlar Rusya’yı rahatsız etmek istemiyor. Almanya’nın tavrında Rus etkisi açıkça görülebiliyor. Son olarak Almanya büyük bir ekonomik krizden geçen AB’nin Suriye gibi bölgelerde mâliyetli askeri operasyonlara girmesine karşı çıkıyor.
Almanlar karşı çıksa da İngiltere ve Fransa Suriye’ye silah ambargosuna son vermeye kararlı görünüyor. İngiltere Başbakanı Cameron, Mayıs toplantısında ambargo kararını veto edeceklerini açıklarken AB’ye adeta meydan okuyor ve “İngiltere hâlâ bağımsız bir devlettir ve gerekirse bu konuda kendi yoluna gider” diyor.
İngiltere ve Fransa’nın ortak çıkışı Suriye’de çözüm için son dönemde ortaya çıkmış en güçlü kıpırdanma. Bazı kaynaklar ABD’de de benzeri bir hareketlenmenin başladığını ifade ediyor. Ancak ABD konusunda yorum yapmak için hâlâ erken.