Yahya Kemal Beyatlı, Türk şiirinin zirve isimlerinden biridir. Bir hatırlatma notuyla belirteyim: Tevfik Fikret, Mehmet Akif Ersoy ve Ahmet Haşim’le birlikte, “Dört Aruzcular” olarak adlandırılan grubun içinde sayılır. “Sessiz Gemi” şiirini ‘70’li yıllarda Hümeyra’nın buğulu sesinden dinlediğimde sarsılmıştım, Gençlere, youtube’a girip “Endülüs’te Raks” şiirini Münir Nurettin Selçuk sesinden dinlemelerini tavsiye ederim.
Konumuz, Yahya Kemal’in şair kimliği değil, o, aynı zamanda, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında önemli görevler üstlenmiş bir Balkanlı’dır. Üsküp doğumludur, bu nedenle, Balkanlar’daki evlad-ı fatihan topraklarının sınır dışında kalması ile sarsılmış beyin kimyasına sahiptir. 1923-1926 yılları arasında Urfa milletvekili olarak görev yapmış, öncesinde Lozan’daki Türk heyetinde danışman olarak bulunmuştur.
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşması sonrasında, 21 Ağustos 1923 günü Meclis kürsüsünden yaptığı konuşma, bugün yaşadığımız bir sorunu nasıl ele aldığını göstermesi açısından çok önemli: “İki sene evvel, Ankara İtilafnamesi akdedilirken (imzalanırken) eğer müzakerata akl-ı selim rehber olsa idi, der idim ki, şimdi ceriha gibi kanayan hudud çizilmezdi. Lazkiye’nin cenubundan (güneyinden) bir çizgi çizilirdi, bu hudud Cebel-i Sem’ana çıkardı ve o hudud garbde Türklerle meskun bir kıtayı anavatana bırakırdı. O hudud Cebel-i Sem’an’a kadar gelirdi. Fırat’ı takip ederdi. Çünkü Lozan’da Rumeli hududumuzdaki daha küçük bir nehri bir Sedd-i Çin (Çin Seddi) gibi hudud-u tabii addediyorlardı ve orada 600 bin Türk ikamet ediyordu, o 600 bin Türk’ü elleri kolları bağlı Yunanistan’a teslim ettiler. Acaba Fırat, Meriç kadar bir hudud-ı tabii (doğal sınır) teşkil edemez mi idi?”
Yahya Kemal’in alkışlarla kesilen konuşması uzun, bu cümlelerden yola çıkarak, bir gün mutlaka İskenderun ve Hatay’ın anavatan topraklarına katılacağını, fakat, bugün Suriye’de Türkmenler’in yaşadığı komşu coğrafya ile artık Rojava olarak adlandırılan Kürt bölgesinin Türkiye toprakları dışında kalmasının büyük hata olduğunu savunuyor. Konuşmadan, Fransız sömürgeciliğinin Lozan’da bu konuda Türkiye’nin önüne dikildiğini de anlıyoruz.
100 yıl sonra
Yahya Kemal’in, Türkiye’nin güney sınırlarının Fransız-İngiliz işbirliği ile çizilmiş şeklinin “tabiata aykırı” olduğunu vurgulaması, yaklaşık 100 yıl sonra kendini bir kez daha gösteriyor.
Suriye’deki Kürtler ve Türkmenler, tıpkı Irak’taki akrabaları gibi, bugün varlık mücadelesi veriyorlar. Kürtler’in Rojava’daki durumu kamuoyunda yakın izleniyor, ama yaklaşık 3.5 milyon Suriyeli Türkmen’in trajedisi yeterince yansımıyor.
Suriye Savaşı’nda bugüne kadar 130 bin insan öldü, bunların 30 bini Türkmen’di. Baas rejiminin Lazkiye-Humus hattını tutmak için sürdürdüğü saldırılarda pek çok Türkmen köyü haritadan silindi, katliamlar gerçekleşti.
Türkmenler, ülkenin Akdeniz kıyılarına hakim topraklarda yaşıyorlar ve Baas, bu bölgeyi onlardan temizlemeye çalışıyor.
Radikallerin saldırısı
Konuyla ilgili bilgisine başvurduğum, Suriye Ulusal Konseyi’nin Türkmen üyesi Raim Karaali, aynı bölgenin Irak-Şam İslam Devleti milis grubunun da hedefi olduğunu vurguladı. Selefist grup, Türkmen bölgesine hakim olarak Türkiye sınırında radikal-İslamcı çizgide bir “emirlik” kurmanın peşinde. Son iki yıldır Baas rejimine karşı Özgür Suriye Ordusu bünyesinde topraklarını korumaya çalışan Türkmen tugayları bu saldırıları -şimdilik- püskürtüyor ama yakın gelecekte neler olabileceğini kimse tahmin edemiyor.
Buna izin veremeyiz!
Köklü akrabalığımız olan, aramıza sömürgecilerin çizdiği suni sınırların girdiği Türkmenler’in, Baas rejimi ve el-Kaide bağlantılı grupların iki ateşi arasında kalmasına izin vermemiz mümkün değil!..
CHP lideri Kılıçdaroğlu, hükümeti, durmadan Suriye’ye silah sevk etmekle suçluyor ama, açık söylüyorum, hükümetin bunu yeterince yapmadığına inanıyorum. Çünkü, Türkmen halkı, kendini savunabilecek silahlara sahip değil, askeri yapılanması zayıf, her an, Suriye sınırımızdaki çok stratejik bir alanı Baas veya Selefistlere kaybetme riskimiz yüksek. Türkiye, içten ve dıştan gelen baskılara kulak tıkayıp; 1- Türkmen halkının kendini savunması için gerekli düzenlemeleri yapmalı, bölgeye düzenli insani yardım ulaştırmalı, 2- Rojava’daki Kürt halkının, tıpkı Irak Kürdistanı’nda olduğu gibi “doğal hamisi” olduğunu gösteren adımları atmalıdır.
Yahya Kemal, konuşmasında haklıydı.
Sömürgecilerin yarattığı berbat bir sorunu çözmek zorundayız.