Ankara’nın görünen gündeminde 28 Şubat operasyonu ve eskisine göre yoğunluğu azalsa da Suriye var. Ancak bölgede devam eden bir başka sorun var ki, başından itibaren Türkiye’nin yakın takibinde yer alıyor.
Irak’ta Nuri Maliki’nin başında olduğu merkezi hükümetle, kuzeydeki Bölgesel Kürt Yönetimi arasındaki gerilim, son aylarda ciddi boyutlara ulaştı. Sorun, Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında, Maliki tarafından örgütlenen suçlamalarla tutuklama kararı çıkmasıyla daha da tırmandı. Hatırlanacağı üzere Haşimi, suçlamaları reddetmiş, ardından Kürt yönetimine sığınmıştı.
Bu süreçte Bağdat-Erbil hattındaki temaslar ‘Haşimi’nin iadesi’ ve bu talebin ‘reddedilmesi’ ekseninde devam etti. Ankara’nın Haşimi’ye yapılan operasyonu doğrudan kendisini hedef alan bir hamle olarak görmesi, Kürt yönetiminin onu iade etmeme tavrında belirleyici rol oynadı. Ancak bir yere kadar; çünkü Erbil yönetiminin bu gerilimi daha fazla taşıyabilmesi sanıldığından çok daha zor.
Sonrasında Tarık Haşimi, önce Katar’a, ardından Suudi Arabistan’a gitti ve şu sıralarda Türkiye’de misafir ediliyor. Kriz dondurulmuş gibi görünse de, Haşimi’nin Türkiye’de olması herkesin nerede durduğunun açık biçimde ilanı sayılmalı.
Barzani’yle ne konuşulacak?
Bu atmosferde önemli bir konuk geliyor Türkiye’ye; Mesut Barzani. Uzun zamandır üzerinde çalışılan, ancak birkaç gün önce kesinleşen ziyaret, birkaç başlıkta önem taşıyor.
Öncelikle yukarıda kısaca hatırlattığımız Haşimi kriziyle ortaya çıkan Bağdat-Erbil gerginliği, bu görüşmelerin merkezinde yer alacak. Yılların verdiği tecrübeyle Barzani, bu gerginliği Erbil’in daha bağımsız davranması yönünde ustaca kullandı. Dünyada etkin role sahip enerji devleriyle petrol anlaşmaları yaptı. Bağdat’a tavır alarak, sadece Irak Kürtlerine değil, Suriye’yi de içine alan geniş alana mesaj verdi.
İşte Barzani’nin ziyaretinin ikinci önemli başlığı burada ortaya çıkıyor. Yine hatırlanacağı gibi Suriye’deki muhafazakar Kürt partileri, yaklaşık üç ay önce Erbil’de biraraya gelmiş ve Barzani onlara önemli mesajlar vermişti. Bu toplantının Suriye’de faaliyet gösteren PKK ve ona yakın partileri ciddi ölçüde rahatsız ettiğini de not edelim.
Ankara, Suriye’deki sorunun belki bugün değil, ama yakın gelecekteki en önemli parçasının Kürtler olduğunu çok iyi biliyor. Dahası, onlar üzerinde Barzani’nin nasıl bir etkisi olduğunun da farkında. O nedenle bu ziyareti, günübirlik sorunların konuşulduğu bir parantezde değil, geleceğin kurgulandığı bir yönde ele almak daha doğru görünüyor.
Barzani temkinli
Mesut Barzani, Suriye Kürtlerine verdiği mesajlarda, bir yandan onların kimlik haklarını desteklediğini ifade ederken, diğer yandan kendi yaşadığı tecrübeler üzerinden ‘temkin’li tavsiyelerde bulunuyor. Bunun tercümesi şu: Mücadele edin, haklarınızın peşinde olun; ama muhalefetin gazına gelip kendinizi ateşe atmayın.
Nitekim bu tavır, Barzani’nin El-Hayat gazetesine verdiği röportajda “Kürt partileri Ulusal Konseyin bir parçası olmayacak” sözleriyle daha da netleşiyor. Suriye muhalefetinin en önemli temsilcisi olan Ulusal Konsey’in lideri Burhan Galyun, bu değerlendirmeye ‘Suriye’de Kürdistan diye bir bölge bulunmuyor. O yüzden Kürtlerin federalizm talebinin kabul edilemez’ diye karşılık verdi.
Ankara’nın Suriye konusundaki politikalarını okurken, Kürt sorununu ve genel anlamda Kürtler’i birinci sıraya yazmak gerektiğini başından itibaren savunuyorum. Bu kesinlikle doğru bir tercih. Ayrıca Türkiye, geçmişte Irak konusunda yaşanan gecikme ya da hataları tekrar etmek istemiyor.
Görüşmelerin ardından ortaya çıkacak mesajları değerlendirerek devam edeceğiz.