Kitabım yedi yıl Lübnan’ın kara listesinde kaldıktan sonra, Michel Samaha sadece yedi dakika içinde kitabımın üzerindeki yasağı kaldırdı. Başbakanken Refik Hariri bile, ‘Pity the Nation’ (Ulusa Acıyın) isimli kitabı kitapçılara sokamamıştı. Bana, “Bir Suriye tankının Bekaa Vadisi’ndeki bir haşhaş tarlasını koruduğu söyleniyor” dedi. “Bunun için doğru zaman değil.”
Fakat 90’larda Hariri’nin Enformasyon Bakanı olarak atanır atanmaz, Lübnan Genel Güvenliği’nin başındaki son derece Suriye yanlısı dostu Tuğgeneral Cemal Sayyid’i aradı ve Sayyid, tek bir imzasıyla Lübnan iç savaşının tarihi ile ilgili kitabımın üzerindeki yasağı kaldırdı. Eklemem gerekiyor ki Sayyid, sessiz filmlerde kadınları tren raylarına bağlayan adamları andıran, oldukça karanlık bir şahsiyet. Esad rejimine muhalefet eden akademisyen ve gazeteci Samir Kassir, Sayyid’in onu tehdit ettiğini iddia etti. Bundan kısa süre sonra Kassir, arabasına konan bir bombayla öldürüldü. BM de Sayyid’in Hariri suikastında parmağı olduğuna inanıyordu. Lübnan’ı Suriye’nin sevgi dolu kucağından kurtarmak istediği için Başkan Beşar Esad’ın Hariri’ye çok çok kızgın olduğu söyleniyordu. Fakat yargılanmadan dört yıl hapiste tutulduktan sonra, BM Sayyid’i serbest bıraktı, çünkü kanıtların dayandığı “şahit”in yalan ifade verdiği ortaya çıktı. Ve eski BM yardımcısı, tabii ki gizli biçimde, Esad’ın olayla bağlantılı olmayabileceğini itiraf etti.
***
Michel Samaha, Rum Ortodoks Hıristiyan’ı ve aslen sağcı Hıristiyan Ketaeb’i destekliyordu. Fakat adeta “Şam’a giden yoldan” geçerek, Esad’ın arkadaşı ve danışmanı haline geldi. Komplo teorisyenleri bunu dikkate alsın: Söylenene göre aynı zamanda, Fransız gizli servisine yardım ettiği için Şeref Nişanı ile ödüllendirildi. Sonra geçen hafta, Lübnan Genel Güvenliği’nin istihbarat biriminden 10 ağır silahlı üye, Samaha’nın Metn tepelerindeki yazlığını basıp, eski bakan ve milletvekilini kelepçeleyerek Beyrut’a sorguya götürdüğünde daha da büyük bir kıyamet koptu. Lübnan basınında hızla bir hikaye ortaya atıldı; Samaha, Suriyeli Tuğgeneral Ali Memluk tarafından, Sünni ve Şiiler arasında bir iç savaşı kışkırtmak için kuzey Lübnan’da birkaç bomba patlatmak üzere görevlendirilmişti ve dünyanın uzun süredir öngördüğü Suriye katliamının “yayılmasına” sebep olmuştu. Çatışmayı ayarlamak için 120 bin pound ödemişti. İddialara göre Samaha’nın bir yeraltı otoparkındaki arabadan patlayıcı taşıdığını gösteren bir video var. Yine iddialara göre, bir başka videoda Samaha, Esad’ın tüm bu olanları onayladığını ilan ediyor. Basına göre Samaha her şeyi itiraf etmiş.
Lübnan’daki başyazılar Batı’nın gazetecilik perspektifini benimseyerek, bir yandan okuyuculara gururla Samaha’nın suçu ispatlanana kadar masum olduğunu söylerken, suçlamaları birbiri ardına sıralıyorlar. Buna itiraz eden az sayıda gazeteciden biri de L’Orient Le Jour’dan Scarlett Haddad. Lübnan patlayıcı, silah ve füzeyle doluyken, diye soruyor Haddad, neden Suriye Lübnan’a bomba ithal etme ihtiyacı duysun? Ve neden Lübnan’da mezhep çatışması çıkabileceği konusunda uyaran Samaha gibi bir şahsiyet, böylesi bir komployu desteklesin? Hatta, neden iyi bağlantıları olan bir adam, normalde serserilerin, “sokak çocuklarının” yapacağı kirli bombalama işlerine bulaşsın? Esad’ın müdahale etmek için Lübnan Devlet Bakanı Michel Süleyman’ı bizzat aradığı haberi, Süleyman tarafından yalanlandı.
Lübnan’ın derin siyasetini mesken tutanlar arasında bir şekilde başka düşüncelere sahip olanlar da var. Suriyeli bir petrol şirketine ve iki gün önce Lübnan Hizbullahına karşı yeni yaptırımlar getirildi. Madam Clinton Esad’a öfkelense de hiçbir şey yapmıyor. ABD Savunma Bakanı ve klişe deryası Leon Panetta, Halep için girilen çatışmanın Esad rejiminin “tabutuna çakılan bir çivi” olduğu söyledi. Fakat şu anda silahlı isyancılar geri çekiliyor. Neticede her şey Katar, Suudi Arabistan, Amerika ve İsrail’in şüphe ve düşmanlığının hedefindeki İran ile ilgili. İran’ı Suriye kanalıyla parçalamak.
Öyleyse Esad’ın yakın arkadaşı Michel Samaha’nın tutuklanması tüm bunların içine nasıl oturuyor? Sadece tabutta yeni bir paslı çivi mi? Suriye krizi konusunda bir değerlendirme yapması için altı aydır ona ulaşmaya çalışıyorum. Bir keresinde Şam’daydı ve ertesi gün arayacağını söyledi. Beyrut’tayken de arayacağını söyledi. Aramadı. Sonra eşi bana Paris’te olduğunu söyledi. Aklıma Şeref Nişanı geldi. Şimdi hepimiz görüntüleri bekliyoruz.