Bir önceki yazımın hazırlıkları kapsamında bir kaynağımla telefonda konuşuyorduk. Daha önce çekilme kararı nedeniyle Trump’ı yerden yere vuran ABD’li Senatör Lindsey Graham’ın, ABD Başkanı ile görüştüğünü ve pozisyon değiştirdiğini söylüyordu. Bu önemliydi. Çünkü Graham eşittir İsrail demekti. O halde çekilme planında İsrail’i ve ABD’deki PKK lobisini memnun eden bir revizyona gidilmiş olmalıydı.
Kaynağıma göre olan şuydu: ABD Suriye’ye iki nedenle girmişti. Birincisi İsrail’in güvenliğini sağlamaktı. Bunu yapmak için Esad’ın ayakta kalması ancak güçlü olmaması gerekiyordu. Esad giderse yerine kimin geleceği belli olmazdı ve bu İsrail için bir riskti. ABD ile yapılan müzakerelerde Washington’un Türk tarafına sürekli olarak “Yerine kim gelecek” diye sorması bu yüzdendi.
İsrail’in güvenliğini sağlayacak diğer unsur Türkiye sınırı boyunca kurulacak bir terör koridoruydu. ABD’nin, güçlü NATO müttefiki Türkiye ile birlikte hareket etmek yerine birkaç bin kişiden oluşan, hava desteği olmadan hiçbir şeyi başaramayan zayıf bir terör örgütünü ortak olarak seçmesindeki irrasyonel tercihin tek açıklaması da buydu.
Gelinen noktada Esad zayıf bir şekilde ayakta kaldı ancak terör koridoru parçalandı. Bu ABD için bir başarısızlıktı. İkinci neden ise DEAŞ’la mücadeleydi. En azından kamuoyunu ikna için bunu söylüyorlardı. Trump’ın ani çekilme kararı DEAŞ’la mücadele gerekçesinin de altını boşaltıyordu. Yani ABD Suriye’den eli tamamen boş dönecekti.
Bu olmasın diye son bir haftada iki gelişme yaşandı. Terör örgütü DEAŞ’ın elebaşı Bağdadi’nin bir operasyonla öldürüldüğü açıklandı. Bu DEAŞ konusunda kazanımdı. İkinci gelişme ise Trump’ın Suriye’den çekilme kararını revize etmesi oldu. ABD, terör örgütü PKK’nın elinde bulunan Deyrizzor bölgesinde yoğunlaşan petrol yataklarının olduğu noktada askeri varlığını sürdürecekti. Böylece hem petrol yataklarının hem de önemli bir lojistik hattın bulunduğu bölge kontrol altında tutulmuş olacaktı. İsrail’in güvenlik kaygıları da giderilecekti. ABD, bu petrol yataklarında bulunan ilkel teknolojiyi yenilemeyi planlıyordu.
Suriye haritasında terör örgütü PKK’nın kontrolündeki bölge sarı renkle işaretleniyor. Türkiye’nin operasyonla alanını daralttığı sarı bölgeye finansal destek bu petrol gelirlerinden sağlanacak. Türkiye, terör örgütü tehdidini Barış Pınarı harekatı ve Rusya ile yaptığı anlaşma ile güneye doğru itti ancak terör varlığı orada bir müddet daha sürmeye devam edecek.
Peki, o sarı bölgenin akıbeti ne olacak? Tarihi Soçi zirvesinin ardından görüşmelere vakıf bir kaynağıma haritadaki sarı bölgeyi sormuştum. Bu konunun Putin’le görüşülüp görüşülmediği konusunda bir detay vermemişti ancak “Orada PKK diye bir şey kalmayacak, Ruslar hepsini temizleyecek” demişti. Ben bu sözlerden “Ruslarla bu konuda da anlaşıldı” çıkarımı yapmıştım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün partisinin TBMM grubunda benzer bir ifade kullandı. “Bazen bize, ‘30 kilometrenin ötesindeki teröristler ne olacak’ diye soruyorlar. Diğerlerine ne olduysa onlara da aynısı olacak” dedi. Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Putin o sarı bölgeye yönelik hamle yaparsa, Ankara şüphesiz bu adımı destekleyecektir.