Diyarbakır’da “Çözüm Süreci Çalıştayı”nın yapıldığı günlerin, bir yandan “yol kesmeler”e bir yandan “Anneler eylemi”ne denk gelmesi aslında, Çözüm Sürecinin gidişatını değerlendirmek için de önemli ipuçları veriyor.
Belli ki Ankara bu sürecin selametle sonuçlanması noktasında çok samimi.
Belli ki bölge halkı, hangi aidiyet içinde olursa olsun, süreç içinde huzur ikliminin derinleşmesinden ve bir takvimde dağa çıkmış çocuklarıyla buluşma ümidinin doğmasından dolayı mutlu.
Göstergelere bakılırsa İmralı’nın da çözüm sürecinin işlemesini önemsediği anlaşılıyor.
Ama sürecin diğer paydaşları diyebileceğimiz, Kandil, KCK, BDP-HDP, HPG gibi ayaklarda sorun var.
Türkiye siyasetinin diğer paydaşı diyebileceğimiz CHP - MHP dünyası ise, dostlar iş başında görsün cinsinden demeçler bir yana bırakılırsa, neredeyse bu gündemden kopmuş durumda.
Çalıştayda yapılan açıklamalara göre Ankara ev ödevine çalışıyor. Bir ölçüde BDP-HDP cenahında partner bulunduğu da söylenebilir.
Ancak bölgedeki bazı görüntüler ve o görüntülerin daha derinlerde var olduğu muhakkak olan uzantıları, en azından bölge halkının çok geniş bir kesiminde süreci zehirliyor. Bölgedeki devlet birimlerinin de bazı gelişmelerden tedirginlik duyduğu ancak bu tedirginliğin mukabil tavra dönüşmediği anlaşılıyor.
Çalıştay’a bu sorunun, iki bakanın konuşmasında net olarak yansıdığı görülüyor. Başbakan yardımcısı ve sürecin başından beri koordinatörü olan Beşir Atalay şunları söylüyor:
“Tam yeni adımlar atılacakken bölgede hareketlilik başladı, yol kesmeler vs bunları açıklamakta ve anlamakta zorlanıyoruz. Güvenlik birimlerimiz sürecin hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, dikkatli, çünkü bizim talimatımızdır o, ama bu hassasiyetin dikkate alınması, sabrın istismar edilmemesi gerekir.”
“Süreci yürütenler samimiyet sınavından geçiyor. Anneler olayı şaşkına çevirdi, ezberleri bozdu, bunu devrim olarak görüyorum, çok rahatsız oldular. Belediye eşbaşkanı bayan, meydanları dar ediyor analara, bir eşbaşkan para aldıklarını söylüyor, bir başkası örgüte katılmış daha ne istiyorsun diyor, başka birisi kendileri gitti, çocuk değil yaşları büyük diyor. Bunların hiçbirisini örgüt söylemiyor, siyaset kesimi söylüyor. Çözüm sürecini yürütenler bunları söyleyemez. Süreci yürütenler adaletli olmalı.”
Şunlar da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in, bölge insanı olarak riski daha net teşhis eden sözleri:
“Kürt sorununu çözmeye çalışırken Türkiye’de bir de Türk sorunu yaratmamaya özen göstermek gerekir. Meseleyi anlamlı ve tarihsel kılan da bu, buna da dikkat edeceğiz. Kürt meselesini sadece bir soy bağına, etnik, genetik düzeye indirgersek yanlış yaparız. Bu bize Türkiye’nin daha önceden yaşadığı ve insanların da sonucundan çok mutlu olmadığı gelişmeleri çağrıştırıyor. Kemalizmin bir başka versiyonunu getirir akla, ona da dikkat etmek gerekir. Süreci zehirleme girişimlerine tanık oluyoruz. Yollar kesiliyor uyuşturucu ekildiği bilinen bölgede, zamanlaması da anlamlı. Bizler dağdakiler insin ovada siyaset yapsın isterken, çocukları dağa kaçırmak da süreci zehirleme teşebbüsüdür.”
Sayın Atalay’ın “Güvenlik birimlerimiz sürecin hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, dikkatli, çünkü bizim talimatımızdır” sözü, çözüm süreci ile ilgili riskin ana sebebini oluşturuyor. Dağa adam götürmeler, yol kesmeler, köylerde yapılan propagandalar, tehditler, KCK yapılanmasının sürdürülmesi hatta derinleştirilmesi, hedeflenen özerk yapının temellerinin atılmaya çalışılması ve güvenlik birimlerinin müdahale etmemesi...
Bakanların ısrarla altını çizdiği “Samimiyet beklentisi”nin karşılıksız kalması.
“Dağa hala nasıl insan gider?” sorusunun cevabı bile örgütün bölgeye ilişkin hesaplarının bölge gençliğinde karşılık bulduğunu ortaya koyuyor.
Belli ki güvenlik birimlerinin “temkinli” diye nitelenen, asla ölümlere yol açmama, bu sebeple de müdahaleden kaçınma tavrı, örgüt tarafından dibine kadar istismar ediliyor.
Doğru tavır bu mudur?
Hükümet ve güvenlik birimleri bu tavrın nihai sonucunun nasıl olacağını öngörmektedir? Doğrusu bu bir
sorudur.
Güvenlik birimleri ya da şimdiki safhada siyasiler, bu konuyu görüşme masasına yatırdıklarında ne ile karşılaşmaktadırlar, bence bunu kamuoyunun bilmesinde yarar vardır.
Son söz: Örgütün süreçten bölgeye kendi projesini ikame sonucunu üretmesi, sürecin katli olur.