Seçim dönemlerinde tüm medya kuruluşları Yüksek Seçim Kurulu’nun denetimine girer.
Mesela normal zamanlarda TRT’ye ceza kesme yetkisi olmayan RTÜK, YSK kararlarına göre kuruma ceza verebilir. Yüksek Seçim Kurulu elde kumanda ve kronometre yayın takip edemeyeceğine göre bu noktada şikayetler ve raporlar üzerinden inceleme başlatır.
Bu nokta da siyasi partiler Yüksek Seçim Kurulu’na şikayette bulunma hakkına sahiptirler. İşin yasal kısmını yazayım ki sonrası daha kolay anlaşılsın...
***
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri TRT’nin yayın sürelerini konuşuyoruz. Konuşmayalım diyen de yok zaten ancak konuşurken YSK’nın aldığı kararlara da bakalım.
Mesela Yüksek Seçim Kurulu, Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğu dönemde, bir muhalefet milletvekilinin başvurusunu inceledi ve Erdoğan’ın Başbakanlık görevine devam edebileceğine karar verdi. Bu karar TRT’yi ve yayınlarını direkt etkiler.
Başbakan bir yerde konuluyorsa TRT bunu yayınlar çünkü içinde ister Suriye ister ekonomi isterse de teröre karşı yürütülen politikalarla ilgili mesajlar olabilir.
Bu adaylar arasında ister istemez süre eşitsizliğine neden olan bir durum. TRT ya o dönem süreyi eşitlemek adına muhalefetin adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun saçını taramasını bile canlı yayınlayacak ya da bu tartışma kaçınılmaz olacaktı.
Bunu bir köşeye yazıp devam edelim...
***
Dünden beri TRT’nin seçim döneminde partilere ayırdığı süre konuşuluyor. Bu da konuşulsun elbette hiç sıkıntı yok. Ancak önce süre üzerinden hesap yapmanın saçmalığına bir bakalım.
TRT isterse sabahtan akşama kadar CHP haberi yapar ve CHP Yönetimine yeter yapma artık dedirtebilir.
Düşünsenize TRT Kılıçdaroğlu kadar geçen kurultayda rakibi olan Muharrem İnce ya da eski genel başkan Deniz Baykal’ın programlarını haber yapsa hatta “Seçimde oylar yüzde 30’un altında kalırsa kan değişimi gerekir mi?” diye sorsa. Olmaz ya, olursa süre mi önemli olur burada yoksa haberlerin içeriği mi?
Şimdi herkese bir soru daha sorayım: Bakanların görevlerine dair haberler siyasi propagandanın parçası mı değil mi?
Geçen hafta Dışişleri Bakanı Moskova’da Suriye görüşmesi yapıp ardından kameraların karşısına geçse bu propaganda olur mu olmaz mı diye sormuştum.
Burada görev alanı ve propaganda işini ayırmak, süre hesaplarının dışına çıkarmak gerekir mi gerekmez mi?
***
Gelelim tutarsız olunan bir konuya daha... Medya Takip Merkezi’nin tüm medya istatistiklerine göre Ak Parti daha fazla haber olmuş.
Sayılarla iş yapmak da çok doğru değil aslında. Mesela bir gazetede lehte 3 haber olsa diğer 3 gazetede de olumsuz birer haber çıksa, haber sayısını 6 olarak mı sayacağız?
Dün “hesap soracağız” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tüm bu rakamlardan haberdar mı bilmiyorum.
Bildiğim Türkiye’de televizyona en az çıkan siyasi parti genel başkanının Devlet Bahçeli olduğu ve bu da kendi tercihi. Peki bu tabloyla tüm medyaya mı hesap soracak Devlet Bey?
TRT bir süredir herkes için en kolay vurulan yer konumunda.
Özel sektör ne yaparsa yapsın biz kamu kurumuna bakalım demek de mümkün elbette.
O zaman değerlendirme kriterinin doğru olup olmadığını da, devlet işiyle propaganda arasındaki farkı nasıl kesinleştireceğimizi de konuşmamız gerekiyor...