"Hakikat sessizdir’’ der arifler. Hakikat sırrının yolu; açık ve aşikardan daha çok, söze gelmediği halde, ima ile yürüyen sükuttan gider. Semboller bu yüzden önemlidir.
Geçtiğimiz hafta, Emine/Tayyip Erdoğan çifti ile Canan/Özdemir Bayraktar çiftinin evlatları; Sümeyye ve Selçuk dünya evine girdiler. Allah iki cihan saadeti nasip etsin, hayırlı olsun. Hem dünya hem ulusal basının epeyce rağbet ettiği bu nikahın sadeliği, samimiyeti ve mütevaziliğe itinası tüm spekülasyonların önüne geçti.
Gelin, Damat ve Şahitlerin imza töreni ve sonrasında hiç oturmadan ayakta durduğu bir nikaha ilk kez tanık oldum. Bu ‘’ayakta duruş’’ acaba hangi hakikati sembolize ediyordu? Sümeyye ve Selçuk’tan işitmedim gerçi, ama gelinle damadın hem hayatı şimdiye değin yaşayageldikleri haller, hem de ülkemizin içinden geçmekte olduğu zorlu günler, bu gençleri, sadelikle, tevazu ile ve metanetle ‘’ayakta duran gençler’’ eylemişti zaten... Genç çiftte temayüz eden ‘’vatan sevgisi’’, özellikle Damadın milli havacılık davasına gönül vermiş ve sırtlanmış hali, elbette onları ‘’ayakta’’ ve ‘’hazır’’ eyliyordu.
Su ikram edildi, Kuranı Kerim okundu, gelenlere kalem hediye edildi.
Sümeyye’nin dupduru ve abartısız gelinliği, tebessümünden başka hiç bir mücevherata gerek duymayışı, son zamanlarda epey hızla giden tesettür tartışmalarına da bir ibrettir sanırım.
Hemen her zor koşul altında bile neşesini asla kaybetmeyen birisidir Sümeyye, yine neşeliydi ama zaman zaman özellikle Babası konuşurken, ağlayacak gibi oldu... ‘’Ceylanım’’ dediği kızı, aslında o Baba’nın yol arkadaşıydı. Evdeki son evlattı bir kere ve en zorlu günlerinde Babasına bir gömlek kadar, bir asa kadar yakındı. Edebiyatçıyım. Bu bıçkın koşulların, Sümeyye’yi demirden bir sertliğe dönüştürüp dönüştürmeyeceğine dair zihnimde çok kez kurduğum tartılara da baktım. Sağlam irade gerektiren siyasi bir duruş, genç bir kızın varoluş serüvenini nasıl etkiler... Nikah günündeki sadeliği, olgunluğu, mütevaziliği bu sorunun cevabıydı kısmen. Sümeyye, kalkan burcundandı. Babasına atılan taşlar, en çok ona değmişti, en çok onu incitmişti. Düğününde bile ‘’ayakta duran’’dı o...
Damat’ta ise mızrak burcunu okudum. Milli Görüşçü Özdemir Bayraktar ağabeyimizin dahi çocukları olarak bu iki kardeş bildik bileli uçaklarla uğraşırlar. İnsansız hava aracı yapabilen bir ülke konumuna geldik Baykar sayesinde. Rahmetli Erbakan Hocamız görseydi, kim bilir ne çok sevinirdi... Tayyip Bey, iki kızını da Milli Görüş’ün has adamlarından kimselere gelin olarak emanet etti. Tevafuk diyelim, ama asla tesadüf değil. Otopark Milli Gazete’nin arkasındaki boş alandaydı. ‘’Düğüne diye geldik, Milli Görüşün kökenine girdik’’ esprilerine yol açtı bu hal...
Cumhurbaşkanımız, o kadar baba idi ki düğün merasiminde, beş saat boyunca tüm misafirlerle tek tek tokalaşıp, hasbihal etti. Çok mutluydu, Damadıyla iftihar ettiği gözlerindeki pırıltıdan okunuyordu... Kağıda bakarak konuşmayı sevmez, irticalen hitap eder, ama bu sefer kısa konuşmasını kağıtlara bakarak yaptı. Misafirler, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu beyefendilerin düğüne icabet edişlerine çok sevindiler. Adetten değildir halbuki, kız babası bu değerli konuklara hoşgeldiniz derken alkış oldu...
Damadın annesi Canan Hanım’ın vasiyeti üzerinde de durmak gerekiyor... Evlatlarını Türkiye sevgisi ve vatan aşkı ile büyütmüş Canan Ablamız için sütünün helal hakkı, iki oğlunun da Mehmetçiğe hizmetiyle denk tutulmuştur. Biz onu konukseverliği, anaçlığı, aile değerlerine verdiği önem ve en çok da fedakarlığı ile tanıdık. Başörtülü ilk nesil üniversitelilerdendir, İktisatçıdır. Ama mektepli oluşu onu hiç bir zaman üstenci kılmamıştır. Anneliği, tüm meslek ve statülerin üzerinde tutmuş birisidir Canan Hanım... Yetiştirdiği iki güzel oğul, onun doktora tezidir adeta...
Tebrik sırasında ‘’darısı başına biz sırayı size veriyoruz, sıra senin oğlanlara yaklaştı’’ dedi Emine Hanım. Hayat nasıl da uçuyor. Sümeyye’yi ilk kucağıma aldığımda üç yaşında bebekti. Oysa şimdi... ‘’Köprüden gelin geçti köprüden...’’