Sultanbeyli, İstanbul'un Anadolu yakasındaki büyük ilçelerinden birisi. Nüfus yoğunluğu, Anadolu'dan aldığı göç profilleriyle büyüdüğünden, Sultanbeyli'ye ''küçük Türkiye'' dersek yeridir. Hemen her şehirden aldığı göçler, plansız yerleşim sorununu da getirmiştir. Ama; 1989'dan beri ahbaplık-dostluk ilişkileriyle bağlandığım bu şehirde, 30 yılda çok şeyler değişti. 28 Şubat darbecilerinin de pilot bölgesiydi Sultanbeyli. Dışlanmanın, kötülenmenin, alaycılığın zirvesini yaşatmışlardı Sultanbeyli'ye. Ama sabırlı hizmetlerle ve sevgiyle yönetilirse bir şehir, geçmişin ağır yükü siliniyor.
Geçtiğimiz hafta, yaşayan Türkçe'nin en velud Usta'larından Mustafa Kutlu hocamızın ismine bir kütüphane açıldı Sultanbeyli'de. Mustafa Bey, o gün hastahane işleri olduğu için katılamadı açılışa ama evinde bir video çekimi yapmış. Onu seyrederken gözlerim yaşardı ister istemez. Çünkü havadaki keskin kar soğuğuna rağmen binlerce insan caddede bekleşiyorduk ve Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'ne bitişik Mustafa Kutlu isimleri gönüllerimizi dolduruyordu. Hüseyin Keskin bey, iki güzel ismi yan yana koymuş. Eser bırakmak ne güzel bir şey. Kurdeleyi kestik, mavi bir parça ayırdım hocama götürmek için. Mustafa Kutlu, iyiliğin, iyimserliğin, arkadaşlığın, delikanlılığın, vefanın duruşunu tahkim etti edebiyatımızda. Uzun yıllar yönettiği Dergah Edebiyat dergisi, hepimizin yetişmesinde mektep oldu.
***
Kütüphaneler, bir milletin belleğidir. Parmak izidir. Tavrıdır. Ruh dünyasıdır. Onların sessiz olduğuna bakmayın. Büyüklüğün hakikatidir sessizlik.
Dijital çağda kütüphanelerin işlevlerini yitirdiği söyleniyor bazı mahfillerde. Kütüphane sadece kitap dizilen bir mekan olsaydı belki buna ihtimal verebilirdik. Ama kütüphaneler aynı zamana sosyal mekanlar olarak, ait oldukları şehrin insanına bir yaşama teklifi sunarlar. Bu öyle sessiz ama öyle gerçek bir tekliftir ki, dünyada gideceğiniz tüm şehirler hakkında da '' o şehrin kütüphanesi'' o toplum hakkında en bariz izlenimi verecektir size. Amerikan tipi demokrasinin anlamını, New York halk kütüphanesinde okuyan her renk ve dilden insanların disiplinli sessizliğinde arayabilirsiniz. Geçen yaz boyunca, oradaydım. Yanımdaki sandalyede oturan 80'lerindeki beyaz kadın Karamazov Kardeşleri saatlerce okurken, diğer yanımda Çinli olduğunu zannettiğim genç üniversiteli matematikle ilgili bir kitabı çalışıyordu mesela. Kütüphane'de 60 milyon civarında kitap ve belge vardı. ABD'nin, mc donalds ve Trump'tan ibaret olmadığını, o kütüphanede anlamıştım.
***
Sultanbeyli'nin, 30 yılda değişen içeriğini sadece çarpık kentleşmeden kurtuluşuyla açıklayamayız. Eskiden tapusuz yerleşimle akla gelen kentte, artık hastaneler, alışveriş ve moda merkezleri, kolejler, liseler, anaokulları yükseliyor. En önemlisi de kütüphaneler... Kütüphanelerin dışındaki tüm mekanlar, tüketim ve moda ilişkisiyle orantılı olarak boy gösterir şehirlerde. Kütüphanelerdeyse, tüketmezsiniz, çoğaltırsınız...
Mustafa Kutlu kütüphanesinde, asma katta yerleştirilmiş tek kişilik masa sandalyeler ilgimi çekti. Başkan Hüseyin Keskin'e sorduğumda, ''mesela, çevredeki hastanelerde çalışan hekim ve hemşireler öğle aralarında gelip kitap okumak istiyorlar, kısa süreli okumalar için yaptık bu tefrişatı'' dedi... Değişimi kütüphanelerde okursunuz diye boşa demedik!