Okuyucularla Hasbihal
Bu sütunda Pazar günleri, okuyucuların görüş ve eleştirileri etrafında yapmakta olduğumuz Okuyucularla Hasbihal'in bir diğerine daha başlarken, Ramazan'ın bereket ve hayırlarının idrakinde olmak temennisiyle Müslüman okuyucuların Ramazan bayramlarını tebrik ve; ömürlerinin hep Ramazan gibi ve sonlarının da hep bayramla noktalanması niyazıyla selamlıyoruz..
*
*Amasya'dan 'tarih öğretmeni' olduğunu yazan okuyucumuz Ali Rıza Kutan ve Batman'dan Tâhir Yılmaz, aynı konuya değinmişler ve ana muhalefet partisinin Gn.Başkanı Ö.Ö'nün, 'İBB Başkanının tutuklanmasına, İngiltere başbakanı Starmer'in hiç ses çıkarmamasından yalnızlık duygusuna uğradıklarını, kırıldıklarını' belirtmek ve ABD'den de 'Türkiye'de demokrasinin yerleşmesi için yardımcı olması çağrısı'nda bulunmak gibi, insanın midesini bulandıran sözlerine değinmişler.. 'Sultan Vahdeddin'in 900 yıllık İslam topraklarından tehditle çıkmasını sağlayan kadroların bugünkü takipçilerinin, sonra da Sultan Vahdeddin'i İngiltere'ye sığınmakla suçlamışken; bugünkü muhalefet liderinin, İngiltere'ye sığınıp yalvarması ve onlardan yardım talebinde bulunması karşısında söyleyecek söz bulamıyoruz.' diyorlar; özet olarak..
-- Bu okuyucularımızın değindikleri konuya yarınki yazıda biraz daha teferruatıyla değinelim, inşaallah..
*Abdullah Kul isimli okuyucumuz, 11 Mart tarihli ve 'Bu yol iyi komşuluk yolu' değil, hele İslam birliği ideali için, hiç..' başlıklı yazımıza yazdığı yorumda, 'İnsanî ve İslamî bilinçli bir bakış açısı ile hareket edilmeli, fitne ve fesada yol açacak yorum ve hareketler en başta, emperyalist Siyonist güçlerin ekmeğine yağ sürmek olur.. Allah hepimize İslam Birliği idealine erişmek dikkat ve basireti versin.. Zulüm kimden gelirse gelsin karşı çıkmalı ve 'zulüm bizdense, ben bizden değilim diyebilmeliyiz' diyor.
Bu okuyucumuz, 28 Mart tarihli yazımız için de, İslam Milleti'nin en temel meselesinin, '2 milyara yakın dev bir beden görüntüsüne rağmen, başsız olmasından kaynaklandığı'na dair tespitimize katılarak, 'Evet çok çok önemli bir konu, bıçağın kemiğe dayandığı bir konu, ümmetin birliği ve ümmetin liderliği meselesi.. Realitede sağlıklı bir birliktelik sağlayamadığımız zaman, diğer güçler tarafından yenilmeye -sömürülmeye maruz kalışımız devam edecektir. Sünnetullah'ı herkes teorik olarak biliyor, ama iş hayata yansıtmaya gelince, herkesin maalesef kendi 'olmazsa olmaz'ları ve bundan dolayı zafiyetleri ortaya çıkıyor. Başsız bir gövde nasıl olabilir ki..' diyor, özetle..
*İstanbul'dan Ali İhsan Saatçi diyor ki: 'Son günlerde muhalefetin iyice kendisi kaybetmişlik havası içinde tertiplettirdiği protesto gösterileri sırasında, göstericiler içinde bir de Amerikan vatandaşının yakalandığı ve Emniyet birimlerince derhal yurt dışı edildiği açıklandı.. Ben şahsen, o gibi 'ajan-provokatör'lerin, /kışkırtıcı ajanların derhal yurt dışı edilmesini anlayamıyorum.. Dış siyasette belki başka hesaplar yapılıyordur, doğru.. Ama, iç siyasetteki bazı hesaplar da düşünülmelidir.. Meselâ, Amerika'da üniversitede okuyan ve sırf 'Filistinlileri destekliyor..' diye gözaltına alınan Rümeysa Öztürk isimli kardeşimize yapılan baskı ve zulmün derhal sonlandırılması için, baskı unsuru olarak değerlendirilemez miydi?
*Cemal Aydın dostumuz da, mesajında, 'Fransa'da protesto gösterilerine katılanların yüzlerini gizlemeleri maske takmaları gibi usullere tevessül etmeleri' halinde ağır para cezalarına çarptırıldığını ve bu suçun tekerrürü halinde cezaların daha da ağırlaştırıldığına dair kanun uygulamalarının bulunduğuna dikkati çekiyor.
*Turhan İşbilir isimli okuyucu da, tanıdığı ve camiamızdan bir çoklarınca da tanınan bir kişinin adını vererek yazdığı bir eleştiri var.. 'Biz, o kişinin sergilediği ve camiamızda ismini dolaylı veya direkt olarak tanıyan herkesi ahmak yerine koyan davranışını ayıplıyoruz..' diyor.. Biz yine de o kişinin ismini vermiyoruz.. Bu kişi, geçen hafta, İstanbul-Saraçhane'de malûm gösterilere katılanlardan birisinin de kendi oğlu olduğunu gizlemiş, 'Oğlum, Filistin'e, Gazze'ye destek gösterisi yaparken, polis tarafından tutuklandı.. ' deyip, devamında, Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, nicelerine ağır eleştiriler yapmış ve 'Oğlumla gurur duyuyorum..' demeyi de ihmal etmeyerek..
Arkadaşları bir tahkik ettiklerinde ne görsünler, o kişinin oğlu Filistin için değil, İstanbul BŞ Belediye Başkanı'nın ve onlarca yakın çalışma arkadaşlarının yolsuzluk iddiasıyla tutuklanmalarını protesto etmek için yapılan ve bir çok yerin tahribiyle neticelenen yıkıcı hareketlerinden dolayı tutuklanmış..
Yuhh diyoruz, çünkü, işbu 'baba', on yıllar boyu aralarında bulunduğu Müslüman kesimlere yalan söylüyor; 'Oğlunun ve kendisinin itibarını korumak için, başka Müslümanları kandırmaya kalkışıyor..'
Evet, çok yersiz bir 'babalık hassasiyeti' diye mazur görülemeyecek bir kandırmaca yöntemi..
Kaldı ki, o söz konusu İBB'li tutuklular için, henüz suçlu denilemez.. Bir iddia var, savcılık ve müfettiş raporları da yolsuzluğu doğrular nitelikte.. Ondan fazla yakın çalışma arkadaşı da yurt dışına kaçmış.. Henüz yargılama başlamadı..
'Niye tutuklanıyor öyleyse?' diyor, bazı safdiller..
Niye mi? İşbaşında olduğu zaman, suç delillerini karartabilirler.. Ayrıca, kaçma ihtimali olur, ya da, dışarıda olduğunda, kendilerinin suçlanmaması için suçu bir kişiye atmak isteyenlerin birilerini öldürmek istemesi gibi ihtimallere karşı bir tedbirdir, tutukluluk hali..
*Hakan Pakdil ve Saadet Ercan isimli okuyucularımız da, 'Benzer soruşturmalar ülke genelindeki bütün partilerin belediyeleri için de yapılmalıdır.. Yolsuzluğun, torpilin, sorumsuzluğun olmaması için, bu şart..' diyorlar..
--Bu okuyucularımıza hemen belirtelim ki, evvelki gün, yapılan açıklamaya göre, 23 yıldır iktidarda olan AK Parti için, 59, CHP için 49, diğer partiler için de 10 ilâ 15 arasında kovuşturma, soruşturma açılmış.. AK Parti'den 6 Belediye başkanının AK Parti tarafından azledildiği biliniyor.. Ancak, başkaları da, yolsuzluklarını çok ustalıklı yöntemlerle kanuna uygun hale getirmiş olabilirler. Yani, tek başına beraat etmiş olmak da masum göstermez bazılarını..
Sadece, İstanbul nice devletlerden bile daha büyük olduğu için, buradaki iddiaların sesi daha yüksek çıktı..
*
*Kuzey Kıbrıs'tan Şakir Topal isimli okuyucu, Türkiye başörtüsünü zorbalığını elhamdülillah, nice acılardan sonra da olsa halletti.. Ama, gelin-görün ki, Kıbrıs'ın Türkiye kontrolünde olan bölgelerinde, derslere başı örtülü olarak girmek isteyen bir kız çocuğuna tahammül edemeyen başörtüsü düşmanı öğretmenler sınıflara girmeyiz diye boykot yapıyorlar.. Öğrenci velilerine ise, 1-2 öğrenci, başı örtülü olarak derse girecek, öğretmenlerin de boykotu yüzünden, 700 öğrencinin eğitimden mahrum kalması doğru mu?!' diye sorular sorduruyorlar..
Şu mantık sefaletine bakar mısınız? Güney Kıbrıs'taki Rum Yönetimi bile böyle bir aymazlık, vandallık sergilememiş.. Kuzeydekiler ise, maaşlarını Türkiye'den gönderilen yardımlarla alabilenler, her türlü zorbalığı kendilerine hak olarak görüyorlar.. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey, bu işe el atmalı ve başörtülülerin olduğu sınıflara girmeyiz diyen öğretmenler hakkında, kesin kararlı olup gerekli tedbirleri almalıdır..
1. *Faik Kaynak, Turan ve Hakan Pakdil isimli okuyucular da, 'fitrelerin hesap ediliş şeklinin bugünkü hayatın gerçekleriyle bağdaşmadığını ve bu yolda Ali Erbaş Hoca'nın konuyu gözden geçirmesi'ni yazdığım 26 Mart tarihli yazıma, bu hatırlatma için teşekkürlerini belirtmekle birlikte, 'Keşke Ramazan'ın başında yazsaydınız.. Belki, yoksullar için bir düzeltme olabilirdi..' diyorlar. Ama, Fitre miktarları, Ramazan'ın son haftasına doğru açıklanmıştı..
2. *
3. *