"Süleymaniye İstanbul'un ruhudur. İlim Yayma Vakfı'nın varlık sebebi bu ruhun korunmasıdır. Süleymaniye'nin ruhuna zarar verebilecek herhangi bir girişimi önce biz kabul etmeyiz. Süleymaniye'nin siluetinin korunması için üzerimize düşen her tür fedakarlığı yapmaya hazır olduğumuzu beyan ediyoruz. İlgili kurum ve kuruluşları, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeye davet ediyoruz."
İlim Yayma Vakfı, Süleymaniye'de yapım aşamasında olan yurt binalarıyla ilgili tartışma üzerine böyle bir açıklama yaptı.
Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu'nun onayladığı bir projeden bile fedakarlık yapabileceğini açık yüreklilikle ifade ettikleri, dahası tüm ilgili kurumları Süleymaniye'ye sahip çıkmaya davet ettikleri için teşekkürü hak ettiler.
Bu açıklamanın ne anlama geldiğine tekrar döneceğim ancak hakkı teslim adına söylenmesi gerekenler var, oradan başlayalım.
İlim Yayma Vakfı Süleymaniyeli, Vefalı bir vakıftır. Semtin ruhunda vakfın izleri vardır. Süleymaniye'nin tarihi dokusuna en yakışan iyileştirme örneği, yine İlim Yayma Vakfı'na ait Vefa'daki merkez binalarıdır.
Vakıf, 1951'den bu yana lisans üstü ve doktora düzeyinde burs veriyor ve aynı zamanda Anadolu'dan gelen öğrencilere yurt imkanı sağlıyor. Kuruluş amacı çerçevesinde faaliyet alanı bununla sınırlı. Bugüne kadar sayısız insanın yolu bu vakıftan geçmiş. Yüz akı bir geçmişe sahip. Vakfın tüm giderleri ise bağışçılar aracılığıyla elde ettiği akarlar üzerinden temin ediliyor, tıpkı bahse konu yurt binası gibi.
Gelelim tepesindeki kalaslarla çekilmiş fotoğrafı tepkilere yol açan inşaat halindeki binaya...
Sosyal medya gayya kuyusu malum; bir kere düşmeye görün, size el uzatanları dahi aşağı çeken bir tezvirat ve seviyesizlik hali hakim. Bu yüzden sosyal medyada önümüze düşen her ne ise mutlaka "acaba aslı ne?" diyerek araştırmakta fayda var.
Belli ki iyi niyetle ama araştırılmadan paylaşılan malum fotoğrafın arkasındaki gerçeğe bakalım. Bir kere yan yana paylaşılan üç fotoğraf, sosyal medyanın en sevdiği çarpıtma işine çok güzle bir örnek. İlk fotoğraf 1940'lardan. Hakikaten o yıllarda orada böyle bir bina yok. Ancak 2019'a ait olan ikinci fotoğrafta binanın gözükmeme sebebi, yenilenmek üzere yıkılmış olması. Vakıf, kendisine bağışlanan binayı, tarihi dokuya uyumlu bir proje ile ve eski halinden yüzde 20 daha küçük olacak şekilde yeniliyor. Olay bundan ibaret. Bağımsız bir hüviyeti olan Koruma Kurulu'nun her açıdan onayını almış bir projeden bahsediyoruz. Aksi zaten mümkün olamaz.
Ayrıca paylaşılan fotoğraftaki yükseklik, binanın bitmiş halini göstermiyor. Kalaslardan kaynaklanan fazladan bir yükseklik söz konusu. Normal koşullarda binanın çatı bitişi, hemen yanındaki tescilli tarihi binadan daha alçak olarak projelendirilmiş. Sokaktaki diğer binalar da yenilenen yurt binasından daha yüksek. Vakıfın binası ise olumlu emsal oluşturacak şekilde küçültülerek yenileniyor.
Madem öyle, vakıf bu açıklamayı neden yaptı? İşte asıl önemli konu bu.
Çok eskilere dayanan hatalardan kaynaklı olarak Süleymaniye'nin etrafında, Rabi ve Salis Medreselerinin duvarlarının aşan ve kubbelerin ön görünümünü kirleten bir yapılaşma söz konusu. Karaköy'den bakılınca insanın içi acıyor.
Pekala, kubbelerin hemen altında biten külliye duvarlarını aşmayacak şekilde yeni bir yaklaşımla Süleymaniye ihya edilebilir.
Bunun kolay olmayacağı muhakkak. Ancak bir tane Süleymaniye'miz var.
Onu incitmek yerine ondan şifa bulmalıyız. Ama önce biz ona şifa olmalıyız.
Bu işe hayır nazarıyla bakalım; sosyal medyadaki haksız itham İlim Yayma Vakfı'nın bu güzel çağrısına vesile oldu, bu çağrı da Süleymaniye'nin ihyasına vesile olsun diyelim.